Erdoğan, "Heybeliada Ruhban Okulu için üzerimize ne düşerse yapmaya hazırız; Bartholomeos'la görüşeceğiz" dedi.
İslamcıların eliyle yeni Roma'mı inşâ ediliyor dersiniz? Yoksa bunu da "Ümmet Zaferi" diye mi sunacaklar?
Gelin, Ruhban Okulu neden kapatılmış, hatırlayalım!
Osmanlı Devleti'ndeki ilkokul öğrencilerinin üçte ikisi azınlık okullarında öğrenim görüyordu.
Ancak bu okullar, eğitim öğretim faaliyetlerinden çok uluslararası ilişki ağları ve misyonerlik faaliyetleri ile gündemdeydi.
Sevr Antlaşması'ndaki maddeyle de Osmanlı Hükümeti'nin, Türkiye'deki bütün soy azınlıklarının her birindeki dini eğitimi ve idari özerkliğini tanımayı ve buna saygı göstermeyi yükümleneceği ifade edilmişti.
Diğer taraftan başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Milli Mücadele'yi başlatan kadro, azınlık okulları ile ilgili dayatmalara karşı çıkmış; gayrimüslim okullarının, aleyhte faaliyetleri nedeniyle kapatılmaları gerektiğini sık sık gündeme getirmişti.
Nitekim Millî Mücadele yıllarında gerek azınlık okullarının, gerekse yabancı okulların birçoğu işgalcilerin konaklama ve yeme içme merkezine dönmüştü.
Okullarda çalışan öğretmenler ve diğer personel ajanlık yaparken, binalar da mühimmatın saklama alanı olarak kullanılmaktaydı.
Bakınız Kaynak : ataturkansiklopedisi.gov.tr
Padişahların bir lütfu olarak açılmaya başlayan yabancı ve gayri-müslim okulların, İmparatorluğun gerileme dönemi, I.Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı yıllarında nasıl yıkıcı ve bölücü faaliyet yuvaları haline geldiğini çok iyi bilen Atatürk ve ona inanmış olan fikir arkadaşları, Lozan'da bu okulların ancak Türk Kanun ve yönetmeliklerine uydukları takdirde varlıklarını sürdürebilecekleri kararını aldırtabilmişlerdi.
Cumhuriyet Dönemi'nde çıkartılan kanun ve yönetmeliklerle ve uygulanan sıkı denetimlerle yabancı okulların Türk okulları gibi yalnız eğitim amacıyla faaliyetlerde bulunmaları sağlanmıştı. Ancak çıkartılan kanun ve yönetmeliklere uymama konusunda direnen yabancı okullar, Atatürk döneminde kapatılmıştı.
Devlet, düzenleyici kurum olma vasfından hareketle, eğitim öğretim faaliyetlerinin devlet gözetiminde ve denetiminde yapılmasına karar vermiştir. Devlet denetimini Patrikhane kabul etmemiş bu sebeple Heybeliada Ruhban Okulu kapatılmıştır.
Lozan Antlaşması Konferansı'nda azınlıkların himayesi konusunun gündeme getirildiğini, masada Heybeliada Ruhban Okulu ve Patrikhane'yle ilgili konuların Türkiye'nin bağımsızlığını zedeleyecek biçimde faaliyet sürdürmeye çalıştığının gündeme taşındığını hepimiz biliyoruzdur heralde...
Konferansta Türkiye'nin itirazları ile konu, gayrimüslimler ve ekalliyet ile ilgili maddelerin, Lozan Antlaşması'nın Fasıl-III, 37-45'nci maddeleri ışığında çözümlenmişti.
Türkiye'nin kuruluş antlaşmasının imzalandığı Lozan Konferansı günlerinde, Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın Hakimiyet-i Milliye gazetesine verdiği demeç önemlidir.
Atatürk, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hür ve istiklâl olma hakkını sonuna kadar koruyacaktır ve masada hiçbir baskı ve taarruzda özellikle milli varlığa düşman, zararlı cemiyetleri destekleyen Mavri Mira, Rum Pontus gibi büyük Yunanistan hayaliyle Anadolu'nun içinde milli varlığa karşı her türlü terör ve isyan faaliyetini desteklemiş Patrikhane'nin talep ve istekleri dikkate alınmayacaktır. İstiklalimizi korumakla yükümlüyüz'" anlamına gelen demeci verir.
Buna göre Mustafa Kemal Paşa, 2 Ocak 1923 tarihli Hakimiyet-i Milliye gazetesine verdiği beyanatta Patrikhane'yi 'fesat ocağı' olarak tanımlamıştır. Uzun bir demeçtir. Atatürk'ün Nutuk eserinde de geçer bu ifadeler.
Nutuk'un 3. cildinde Patrikhane'nin Osmanlı Devleti'nde yapmış olduğu terör ve isyan belgeleri bulunuyor. Herkesin okumasını isterim.
Lozan Antlaşması ile neticelenen konferansın arifesi günlerinde azınlıklar meselesi konuşulurken Atatürk'ün basın demeci dünyada yankı bulmuştur. Lozan Konferansı'nda konunun çözülmesini bu demeç kolaylaştırmıştır.
Türk Tarih Kurumu Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Güray Kırpık:
"ASALA'nın arkasında da Patrikhane'nin uzantıları çıkmıştır."
Prof. Dr. Kırpık, düzenlenen bir panelde, Patrikhane'nin 1950'li, 1960'lı yıllarda zaman içerisinde yerli Rum Ruhban öğrencisi arayışına girdiğini ve yurt dışından öğrenci getirmek istediğini söyledi.
Bugün Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılması durumunda Patrikhane'nin, yurt dışından öğrenci getirmek, Patrik atamak gibi isteği olduğunu vurgulayan Kırpık, Türkiye Cumhuriyeti'nin içerisinde Türk bayrağı dalgalanan, vatan parçası olan bir adada, böyle bir amacı istemenin din ve vicdan hürriyetinden başka siyasi bir anlamın ortaya çıktığını aktardı. Kırpık, "Bu emeller geçmişte hak olarak istendi, okul açıldıktan sonra daima ve maalesef suistimal edildi. Türkiye, yakın geçmiş tecrübesini de dikkate alarak, konuyu hukuk ve bilimsel ilkeler çerçevesinde ele almalıdır." dedi.
Azınlık ve yabancı okullar meselesinin, Osmanlı Devleti'nin yıkılışındaki en önemli sebeplerden birisi olduğunu ifade eden Kırpık, genç Türkiye'nin 1924'te çıkardığı Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun 28'inci maddesinde; "Bir özel okula alınabilecek yabancı uyruklu öğrenci sayısının, okulda okuyan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı öğrencilerin yüzde 20'sini aşmamak kaydı ile MEB'ce tayin olur" hükmü olduğunu hatırlattı ve şu değerlendirmeyi yaptı:
"Patrikhane'nin tüm öğrencilerini yurt dışından getirmesi mümkün değildir. Böylece Milli Eğitim'de bölücü ve ayrılıkçı hareketlerin önünü kapayarak Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı eğitim teşkilatı oluşturuldu. Neticede Ruhban Okulu, Bakanlığın kontrolünde olmak zorundaydı. Yoksa istiklale aykırı hareket edilmiş olunurdu."
1965'te Özel Öğretim Kurumları Kanunu çıkarıldığına, o yıllarda da ASALA terör örgütünün yurt dışında Türk diplomatlarını şehit ettiğine işaret eden Prof. Dr. Güray Kırpık, "ASALA'nın arkasında da Patrikhane'nin uzantıları çıkmıştır." dedi.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın, din ve vicdan hürriyetini koruduğunu vurgulayan Kırpık, 1971'de Anayasa Mahkemesi'nde karara bağlanan bir dava neticesinde, Patrikhane'nin de kendi isteği ile Heybeliada Ruhban Okulu'nun kapatıldığını hatırlattı. Prof. Dr. Kırpık, "Özel okul kurma yetkisi sadece vakıflara ve yükseköğretim kurumu kurabilecek vakıflara verilmişti ama Patrikhane vakıf değildi. Mesleki bir okul hiç değildi ama dini eğitimi de devletten tamamıyla bağımsız bir şekilde ve Özel Öğretim Kurumları Kanununa mugayir biçimde vermek istiyordu." dedi.
Bu meselenin bugünlere kadar geldiğini, Patrik Dimitrios'un gayretleriyle Patrikhane'nin bazı bölümlerinin çalıştırıldığını belirten Kırpık, Patrikhane'nin uluslararası diplomasi yollarını kullanarak Ruhban Okulu'nun yeniden açılması için çalışmalar yürüttüğünü söyledi.
Bugün, "üzerimize düşeni yaparız" diyenlere soralım o halde:
Heybeliada sadece bir okul değil, hafızamızın mihenk taşıdır… Dün kapatan bizdik, bugün yine açan da biz mi olacağız? Atatürk'ün "Fesat Ocağı" dediği bu misyonerlik yuvasının yeniden faaliyetine izin vermek midir üzerimize düşen?
Heybeliada'nın kapısı açılırsa bu, bir zafer değil; tarihin bize yeniden soracağı bir imtihan olacaktır!!!
Adam 30 yıl önce her şeyi alenen söylemişti aslında, biz yeterince kulak asmamışız; meğer görev tanımını anlatıyormuş.
Biz perdeyi izlerken o sahne arkasını anlatmış, ama alkışla susturmuşuz.
Şimdi aynı emir komuta merkezi, "O Ruhban okulunu açacaksın" diyor olabilir mi?!
AKP Misyonerliği Serbest Bıraktı
AB ülkelerinden başlayıp ABD'liden, Kore'liye kadar misyonerler bütün ülkeye dağıldı. Ülke ev kiliselerle doldu. Üzgünüm ama Müslüman sandıklarınız Lawrence'nin mirasçıları çıktı. Türk Milleti'nin ölüm fermanını yazanlar, Dürrizade'nin ruh ikizi çıktı.
1923'ten 2015'e kadar Türkiye'de yeni bir kilise inşaatına resmi izin verilmemiş; sadece mevcut kiliselerin onarımı yapılabilmiştir.
AKP döneminde açılan kilise sayısı : 60 (Biri camiiye bitişik)
- Koruma altına alınan kilise sayısı : 742
- Ev tipi kilise : 40.000 den fazla
- Tarihte ilk defa Denizli'de AKP'li bir belediye bir camiyi, eskiden kilise idi gerekçesi ile kiliseye çevirdi.
- Akdamar, Sümela gibi yılardır kapalı olan harabe kiliseler restore edilerek ilk kez bu hükümet döneminde ayine açıldı. (Akdamar Kilisesi'nin tamir maliyeti 2 trilyon 600 milyar)
- Diyarbakır'da 100 yıl sonra ilk defa çan sesi duyuldu.
- Bursa'ya, Kütahya'ya, Isparta'ya Hristiyan nüfus olmamasına rağmen metropolit atandı.
Didem (ÖZEL BÜRO)