Gazeteci yazar Güney Güneyan'ın Prekarya: Özgür Köleler kitabı, üçüncü baskıya hazırlanıyor. Eser, modern iş yaşamının yarattığı güvencesizlik ve "özgürlük yanılsaması"nı toplumsal bir olgu olarak tartışmaya açıyor.
Son yıllarda çalışma hayatında gözlenen kırılmalar, emek-sınıf tartışmalarını yeniden alevlendiriyor. Bu tartışmaların odağında yer alan eserlerden biri de gazeteci yazar Güney Güneyan'ın Prekarya: Özgür Köleler kitabı. Kısa sürede iki baskı yapan kitap, okur ilgisinin sürmesi üzerine üçüncü baskıya hazırlanıyor.
Kitap, klasik işçi-işveren ilişkilerinin erozyona uğradığı, belirsizliğin ve kısa süreli sözleşmelerin yaygınlaştığı bir dönemde "prekarya" kavramını merkeze alıyor. Bunun ötesinde metin, güvencesizlikten doğan toplumsal ve psikolojik etkileri; bireyin aidiyet, gelecek beklentisi ve güven duygusundaki erozyonu analiz ediyor. Eserde kullanılan "özgür köleler" tanımı, serbest görünen ama pratikte çeşitli baskı, borç ve geçim koşullarına bağımlı hâle gelmiş geniş bir nüfusu tarif ediyor.
Analizler, prekaryanın sadece düşük ücretli işlerle sınırlı kalmadığını, beyaz yakalı çalışanlardan serbest çalışanlara, genç mezunlardan esnek istihdamın içinde olanlara kadar geniş bir kesimi kapsadığını gösteriyor. Bu durum, toplumsal aidiyetin zayıflaması ve bireylerin kronik gelecek endişesiyle yaşaması gibi sonuçlar doğuruyor. Kitap, bu kırılmanın siyaset ve demokratik yaşam üzerinde de etkileri olabileceğine işaret ediyor; aidet hissinin zayıflaması siyasal yönelimleri ve toplumsal dayanışmayı etkileyebilir.
Eserin dili akademik terminolojiden ziyade somut gözlemler ve gündelik yaşamdan örneklerle okura ulaşması okur kitlesini genişletti. Bu geniş ilgi, kitabın üçüncü baskısına hazırlık yapılmasını beraberinde getirdi. Yeni baskıda, yazarın güncel gözlemlerine dayanan eklemeler ve bazı bölümlerde gözden geçirmeler yapılacağı; kitabın temel analizinin ise aynı çerçeveyi koruyacağı belirtiliyor.
Kitap, Türkiye'deki çalışma yaşamının dönüşümünü ele alırken, daha geniş bir tartışma çağrısı yapıyor: "Özgürlük" kavramı toplumsal koşullardan bağımsız ele alınamaz ve 'tercih' olarak sunulan seçeneklerin arkasındaki yapısal baskılar görünür kılınmalı. Bu bakış açısı, yalnızca iş hukuku ya da ekonomi tartışması değil; aynı zamanda toplumsal dayanışma, kültür ve siyaset eksenlerinde de ele alınması gereken bir mesele olduğunu öne sürüyor.