Tarih: 10.11.2025 12:58

Küresel Rekabetin Yeni Alanı: Kültür–Teknoloji İttifakı

Facebook Twitter Linked-in

"Teknolojik Millileşme Sadece Donanım Değil, Kültür Meselesidir"

 

ABD ile Çin arasındaki teknoloji rekabeti küresel diplomasi dengelerini yeniden şekillendirirken, Türkiye savunma sanayii başta olmak üzere teknoloji üretiminde elde ettiği başarılarla küresel güç denkleminde yerini güçlendiriyor. USİKAD Danışma Kurulu Üyesi, akademisyen ve teknoloji uzmanı Ecehan Ersöz, küresel sistemde yaşanan bu dönüşüm için, "Teknoloji artık yalnızca teknik bir alan değil, kültürel ve diplomatik bir güç aracıdır. Teknolojiyi kim geliştiriyorsa, sadece standartları değil; değer setlerini de ihraç ediyor. Bu nedenle kültürel hafızayı korumak, teknoloji çağında en güçlü savunma hattıdır." ifadelerini kullandı.

Küresel diplomasi artık klasik müzakere masalarından veri merkezlerine, yapay zekâ laboratuvarlarına ve çip üretim hatlarına taşındı. ABD ve Çin'in küresel üstünlük yarışında kuantum teknolojisi, otonom sistemler, yapay zekâ ekosistemleri ve veri akışının kontrolü ön planda. Bu yeni denklemde teknoloji yalnızca üretim veya güvenlik unsuru değil, aynı zamanda kültürel nüfuzun ve ideolojik yönlendirmenin de temel aracı haline geliyor.

Yeni Diplomasi: Kuantum Laboratuvarlarından Veri Merkezlerine

Türkiye ise bu güç denkleminde yalnızca teknoloji ithal eden değil, teknoloji üreten ve ihraç eden bir ülke konumuna yükseliyor. Savunma sanayiinde geliştirilen yerli platformlar, sensör sistemleri ve komuta-kontrol yazılımları, Türkiye'nin teknoloji alanında elde ettiği stratejik kazanımların en somut örneklerini oluşturuyor. Uluslararası Sanayici İş Kadınları Derneği (USİKAD) Danışma Kurulu Üyesi, akademisyen ve teknoloji uzmanı Ecehan Ersöz, teknolojik millileşmenin sadece donanım veya yazılım üretmekle sınırlı olmadığını belirterek, "Teknolojiyi kim geliştiriyorsa, sadece standartları değil; değer setlerini de ihraç ediyor. Bu nedenle kültürel hafızayı korumak, teknoloji çağında en güçlü savunma hattıdır." İfadelerini kullandı.

"Teknoloji artık kültürel diplomasi aracıdır"

Teknoloji yarışının sadece ekonomik ya da askeri bir yarış olmadığını, geleceği şekillendiren en kritik unsurun artık "veriyi anlamlandırabilme" kapasitesi olduğunu vurgulayan Ersöz, "Bugün kimin veri üretme, işleme ve dönüştürme kapasitesi daha yüksekse; o ülke küresel sistemde daha güçlü bir ses çıkarabiliyor. Bu sebeple yapay zeka veri merkezleri giderek artıyor ve birçok küresel markanın sürekli yeni veri merkezleri açtığı haberlerini duymaya devam ediyoruz. Virginia eyaletinde bu sene yapılan veri merkezi başvuru sayısı bir önceki seneye göre yüzde 16 artmış durumda. Bu yüzden veri merkezleri yalnızca teknik altyapılar değil, modern diplomasinin yeni karargahları haline geldi." değerlendirmesinde bulundu.

Son dönemde sıklıkla tartışılan "Tekno-feodalizm" kavramına da dikkat çeken Ersöz, modern teknolojiyle feodal hiyerarşilerin birleştiği bu yapının, dijital platform devlerinin veri ve davranışlar üzerindeki kontrolünü artırdığını belirterek şöyle devam etti,"Otomasyon sadece üretim hattında değil; artık insan davranışlarının biçimlendirilmesinde de işliyor. Bu da kültürlerin, değer sistemlerinin ve toplumsal koordinasyonun teknoloji aracılığıyla yeniden kurgulandığı anlamına geliyor. Küresel sistemde çok büyük platform şirketlerinin veri üzerinde kurduğu otorite, yeni tip hakimiyet biçimini tetikliyor.Teknolojinin toplum psikolojisine, aidiyet duygusuna, güven inşasına, kültürel altyapıya ve güç ilişkilerine nasıl dokunduğuna dair farkındalığımızı artırmamız gerekiyor." dedi.

"Değerlerin Millileşmesi" Yeni Stratejik Alan

Teknolojik millileşmenin yalnızca donanım ve yazılım üretmekle sınırlı olmadığının altını çizen Ecehan Ersöz, "değerlerin millileşmesi" ile de anlam kazandığını söyledi. Ersöz, "Teknolojiyi kim geliştiriyorsa, sadece standartları değil; değer setlerini de ihraç ediyor. Bu nedenle kültürel hafızayı korumak, teknoloji çağında en güçlü savunma hattıdır. Teknolojiyi "yerli anlam sistemleriyle" entegre edebilmek, dijital dünyada kendi hikayemizi yazmamızın ön koşuludur. Kültürünü koruyan toplum, teknoloji çağında sadece tüketen değil; kendi hikâyesini de yazan toplum olur."


Ersöz'e göre, Türkiye'nin son dönemde elde ettiği teknolojik başarıların en değerli yönü, bu dönüşümün insan kaynağıyla birlikte büyüyor olması. Genç mühendislerin, araştırmacıların ve girişimcilerin artışıyla birlikte "millileşme oranı" sadece bir istatistik değil, kültürel kapasiteye dönüşen bir güç halini alıyor.

"Teknoloji Artık Ekonominin Sinir Sistemi"

Bugün teknoloji; endüstri politikalarının değil, diplomasinin zemini ve ekonominin sinir sistemi olarak tanımlanıyor. Ersöz bu dönüşümü şu sözlerle özetledi, "Gelecek kimseye hazır olarak sunulmayacak. Gelecek, onu inşa edenlere ait olacak. ABD–Çin rekabetinin sertleştiği, teknoloji devlerinin güç kazandığı bu dönemde, Türkiye'nin hem üretme hem de üretirken değer koyma iradesi, küresel güç denkleminde belirleyici bir rol üstleniyor." 

 

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —