Yaklaşan seçimler öncesi, seçim güvenliği tartışmaları yeniden gündeme geldi. Uzmanlar ve bazı sivil toplum temsilcileri, seçimlere olan güvenin yeniden tesis edilmesi için somut adımların atılması gerektiğini belirtiyor.
En çok öne çıkan önerilerden biri, geçmişte uygulanan parmak boyası yönteminin yeniden devreye alınması. Uygulamanın, bir seçmenin birden fazla oy kullanmasının önüne geçmek açısından önemli bir güven unsuru olduğu vurgulanıyor.
Ayrıca seçmen kütüklerinin şeffaf biçimde güncellenmesi gerektiği, "ölü seçmen" ve "mükerrer kayıt" iddialarının seçimlerin meşruiyetini zedelediği ifade ediliyor.
Seçim güvenliği tartışmalarında yalnızca teknik değil, idari baskıların da gündeme geldiği belirtiliyor. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da muhtarlar üzerindeki olası baskıların önlenmesi için siyasi partilerden oluşan yerel denetim gruplarının kurulması öneriliyor.
Güvenlik güçlerinin sandık çevresinde değil, belirli bir mesafede görev yapması, seçmenin iradesinin özgürce yansıması açısından önemli görülüyor. Sandıklarda tüm partilerin temsilcilerinin bulunması da şeffaflığın temel koşulu olarak değerlendiriliyor.
Devlet imkanlarının iktidar lehine kullanılmaması için, seçim dönemlerinde İçişleri, Adalet ve Ulaştırma Bakanlarının görevden alınması gerektiği savunuluyor. Ayrıca, seçim takvimi başladıktan sonra temel atma ve açılış törenleri gibi etkinliklerin sonlandırılması gerektiği ifade ediliyor.
Seçim öncesindeki son 24 saatte propaganda yasağına dikkat çekilerek, seçmenin yalnızca kendi vicdanıyla baş başa kalmasının demokrasinin ruhuna uygun olduğu vurgulanıyor.
Uzmanlar, "Sandığa güven olmazsa, sandığa gitmenin anlamı kalmaz" diyerek seçim güvenliği konusundaki endişelerin giderilmesinin demokrasinin geleceği için hayati önem taşıdığını belirtiyor.