Tatil Yerleri Sessiz, Tüketici Temkinli: 2025 Yazı Durgun Geçiyor

Plajlar boş, otellerde yer var ama rezervasyonlar sınırlı. Yaz aylarına girilmesine rağmen Türkiye’nin tatil bölgelerinde bu yıl beklenen yoğunluk yaşanmıyor. Üstelik sorun yalnızca döviz kuru ya da yüksek fiyatlar değil. Tüketici artık yalnızca cebini değil, geleceğini de düşünüyor.

AGS Global Araştırma ve Danışmanlık Şirketi, 2025 yazını hem ekonomik hem de psikolojik açıdan bir “bekleme ve değerlendirme” dönemi olarak tanımlıyor.

“Tüketici Harcamaktan Çok Korunmayı Tercih Ediyor”

AGS Global CEO’su Ahmet Güler, bu yazın tüketici davranışları açısından bir kırılma noktası olduğunu söylüyor:
“Geçmişte yaz ayları tatil, yenilenme, kaçış demekti. Şimdi ise insanlar temel soruları yeniden soruyor: ‘Tatile gitmeli miyim?’, ‘Harcadığım paranın karşılığını alıyor muyum?’, ‘Bunu gerçekten karşılayabilir miyim?’ Cevaplar genellikle temkinli.”

Tatil planlarının ertelendiği, alışverişlerin yalnızca zorunlu ihtiyaçlara indirgendiği bu yaz, aslında tüketici alışkanlıklarında daha derin bir değişimi yansıtıyor. Güler, “Bu yalnızca geçici bir durgunluk değil; düşünme biçiminde, önceliklerde köklü bir değişim” diyor.

“Duygusal Ekonomi Dönemi: Tüketici Sadece Fiyata Bakmıyor”

Güler’e göre tüketici artık sadece fiyat-performans dengesini değil, güven, sürdürülebilirlik ve istikrar gibi unsurları da dikkate alıyor:
“İnsanlar yalnızca uygun olanı değil, değerli ve anlamlı olanı tercih ediyor. Harcama kararları artık duygusal, sosyal ve ekonomik birçok katmanı barındırıyor. Bu durum, markaların sadece kampanyalarla değil, derinlikli ve anlamlı duruşlarla da öne çıkmasını zorunlu kılıyor.”

“Markalar İçin Test Zamanı”

Turizm, perakende ve hizmet sektörlerinde yaşanan bu sönük sezon, markalar açısından da önemli bir sınav niteliğinde. AGS Global, şirketlerin bu dönemi fırsata çevirebilmesi için sade, samimi ve güven temelli bir iletişim kurmaları gerektiğini vurguluyor:
“Yüksek sesle konuşan değil, empati kurabilen markalar bu yaz öne çıkacak. Tüketici artık duymak değil, anlaşılmak istiyor.”