Son dönemde giderek derinleşen ekonomik sorunlara dair kamuoyunda farklı çözüm önerileri tartışılıyor. Ancak uzmanlar ve üreticiler, gerçekçi ve kalıcı çözümün üretim ve ihracata dayalı bir ekonomi modeliyle mümkün olduğunu vurguluyor. “Bu badireyi ancak üreterek ve ihraç ederek aşabiliriz” görüşü toplumun geniş kesimlerinde karşılık buluyor.
Ekonomik sorunların yalnızca söylemlerle aşılamayacağını belirten vatandaşlar, piyasayı dengelemek adına atılan bazı adımların yerli üreticiyi zor durumda bıraktığını ifade ediyor. Özellikle tarım sektöründe yaşanan teşvik adaletsizliği dikkat çekiyor. Devlet desteklerinin yerli üretici yerine yabancı firmalara yönelmesi, çiftçinin zarar etmesine ve üretimden çekilmesine neden oluyor. Bunun sonucunda ise tarım ürünlerinden hayvansal gıdalara kadar birçok temel ihtiyaç maddesi dışa bağımlı hale geliyor.
İşsizlik ve Adaletsizlik Morali Bozuyor
İstihdam konusunda da ciddi adaletsizlikler yaşandığına dikkat çekiliyor. Geniş halk kesimi işsizlikle boğuşurken, bazı ayrıcalıklı kişilerin birden fazla kamu kurumundan maaş alması tepkilere yol açıyor. “Bir yanda iş arayan milyonlar, diğer yanda 5-6 yerden ballı maaş alanlar… Bu şartlarda halkta ne yaşam sevinci kalır ne de gelecek umudu,” diyen yurttaşlar, sosyal adaletin tesis edilmesini talep ediyor.
Kamuda Savurganlık Devam Ediyor
Kamu kaynaklarının etkin kullanılmaması da eleştirilen bir diğer konu. Ekonomik dar boğaza rağmen, kamuda israf ve savurganlık alışkanlıklarının sürmesi, halkın devlete olan güvenini zedeliyor. Uzmanlara göre tasarruf tedbirlerinin gerçek anlamda hayata geçirilmemesi, ekonomik toparlanmayı geciktiriyor.
Sonuç olarak, toplumun birçok kesimi ekonomik çıkışın yolunun üretim, ihracat, sosyal adalet ve kamuda tasarruf politikalarından geçtiği konusunda hemfikir. Söylemle değil, eylemle yönetilen bir ekonomi anlayışı ise her zamankinden daha acil bir ihtiyaç olarak karşımıza çıkıyor.