Bir yazar, bir yazısında “Arı kovanına çomak sokup da, arıların sakin olmasını beklemek mümkün değil. Arıların çomağa ihtiyacı yok.
Onlar, aralarında yaptıkları görev dahilinde çalışıyorlar. Çiçek çiçek gezip polen topluyorlar. İçlerinde özel görevleri olanlar da var.
Kovana çomak sokan, demek ki bu düzeni kıskanıyor, istemiyor, kendi bal yapamasa da, başkasının da yapmasına tahammülü yok.
Eşek arısı bal yapmaz fakat kovana girip bal yemeyi sever.
İnsan yaşamında da bu tür olumsuzlukları görmek mümkün!...
Bu durum davranış bozukluğunun da ötesinde…
Gülün dikeninden öte bir kavram bu.
Gül bahçesine balta ile gelen de var!
Vahşi hayvanlar bile evcilleştirilebiliyor fakat insanı toplumsallaştırmak daha özel bir uğraş gerektiriyor” demiş…
Önem taşıyan değerlerimizi göz ardı ettik.
Çoğumuz hayatımızın geri kalanını yaşamın kıyısında güvenlik içinde geçirmeyi seçmiş durumdayız.
Cesaretimiz azaldı.
********
Yolların bekleyerek değil, yürüyerek aşıldığını unuttuk belki de…
İşte bu nedenle mutluluğu, sevgiyi sorguluyor olduk.
Hayal kurmak muhteşemdir, gereklidir ama hayaliniz sevgi üzerineyse, hayal kırıklıkları biriktirirsiniz. İşte bu aşamada da devreye realizm girer ve emeğe bakarsınız.
Çoğu zaman da bakınca, duygusal zarardasınızdır.
Sevgi emek ister.
Ama ya siz vermezsiniz bunu ya da o kadar yorulduğunuzu düşünürsünüz ki, belki de değecek olana vermekten bu kez esirgersiniz onu…
İnsanoğlunun en fazla ıstırap çektiği derin kişisel yenilgisi, kişinin aslında yapabilecekleriyle, sadece yaptıkları arasındaki farktan kaynaklanır.
Herkese hayırlı, huzurlu, mutlu, sağlıklı, başarılı, bereketli, müreffeh günler diliyorum.
