Konuk YAZAR


Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete

Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete


 

PKK’nın kurucusu terörist başı, bebek katili Öcalan’ın Türkiye’ye getirilişi ve İmralı’ya sevki: 15 Şubat 1999

 

DGM’nin idam kararı: 29 Haziran 1999

 

Yargıtay onaması: 25 Kasım 1999

 

İdamın infazı ertelendi: Ocak 2000

 

İdam cezası kaldırıldı: Ağustos 2002

 

Müebbet hapse çevrilme: Ekim 2002

 

Meclis Genel Kurulu’nda idam cezası kaldırıldı: 3 Ağustos 2002

 

Kasım 2002 seçiminde tek başına iktidar olan AKP 23 yıldır PKK terör örgütünü yok edemedi.

 

Yıllarca, defalarca ne diyordu Recep Tayyip Erdoğan?

 

“Hudutlarımız dibinde tek bir terörist kalmayana, tüm Suriyeli kardeşlerimiz huzur içinde evlerine dönene kadar bu ülkedeki operasyonlarımız devam edecektir.”

Dönemin İçişleri bakanı Süleyman Soylu ne diyordu:

 

“Türkiye Cumhuriyeti Devleti, dağlardaki teröristin ayakkabı numarası dahil her şeyi bilmektedir.”

Evet Erdoğan inlerine gittik.

 

Hem de törenle götürüldük.

 

Gözlerimizin önünde Türkiye Cumhuriyeti Devletine meydan okuyarak inlerinden çıkan 29 terörist şov yaparak silahlarını yaktılar.

 

TV yorumcuları, siyasiler ve tabi AKP ve MHP’liler bu şovu olumlu değerlendirdiler.

 

Hayır bu şov 100 yıllık cumhuriyet tarihimizin yüz karasıdır.

 

Övünülecek değil kahrolunacak tablodur.

 

Neden mi?

 

PKK’nın bu şovunun şifrelerini tek tek anlatayım.

 

Birincisi; Teslim olmadım, irademle örgütü feshettim.

İkincisi; Silahlarımı teslim etmem, yakarım.

Üçüncüsü; Yargılanmak için teslim olmam.

Dördüncüsü; İnlerimize giremediniz, tek bir PKK’lı kalmayacak şekilde savaşçılarımızı (!) yok edemediniz.

Değerli okurlarım,

 

Beytüşşebap’ın Kavaklı mezrasın yaptığımız çatışmada kollarımda şehit ve gazi veren komando asteğmen olarak PKK şovu çok ağrıma gitti.

 

Televizyonlarda PKK’dan sanki legal bir örgüt gibi bahsedilmesini şiddetle nefretle kınıyorum.

 

Halk TV adına bu şovu izleyen değerli kardeşim İsmail Küçükkaya gün boyu yaptığı canlı bağlantılarda, “PKK terör örgütü” ifadesini defalarca kullandı.

 

Helal olsun sana cesur yürekli gazeteci, televizyoncu kardeşim.

 

Değerli okurlarım,

 

Terörün bitmesini elbette yürekten isterim.

 

Elbette tek bir Türk vatandaşının kahpe terör nedeniyle hayatını kaybetmesini asla istemem.

 

Bakın AKP’li Şamil Tayyar ne diyor:

 

“30 PKK’lı dağdan inip kameralar önünde silahlarını ateş çukuruna attı. Sonra indikleri mağara merdivenlerinden uygun adımlarla yeniden tırmandılar.

Ortada sadece birkaç parça yanık silah kaldı.

 

Aynı saatlerde YPG, Suriye’de ağır silahlarıyla gövde gösterisi yaptı.

 

Kuşkusuz, terör örgütünün silah bırakma aşamasına gelmesi tarihi niteliktedir ve bu sürecin başarıya ulaştırılması gerekir.

 

Başarı ihtimalinin arttırılması için de toplumsal desteğin iktidar sınırları dışına taşırılarak genişletilmesi önemlidir.

 

Bu bağlamda, silah bırakma sürecinin bugünkü sembolik gösterimi, maksadın hasıl olmasına yetmeyebilir.

 

Kanaatim şudur;

 

Süreci başarıya ulaştıracak daha etkili, daha kalıcı, daha ikna edici stratejiye ihtiyaç var.

 

Bu strateji, YPG’nin de tasfiyesini içerecek şekilde formüle edildiğinde çarpan etkisi çok fazla olacaktır. Bence…”

 

Şamil kardeşim,

 

İnlerine giremediğimizi mağara şovuyla AKP iktidarının yüzüne vurdular.

 

“Ortada sadece birkaç parça yanık silah” kalmadı.

 

Bak, geriye kalanları tek tek sıralayayım.

 

Türkiye’nin terörle mücadelesinde başarıya ulaşamaması kaldı.

Terörün sonlandırmak için Öcalan’a muhtaç AKP ve MHP işbirliği kaldı.

Öcalan’a umut hakkı ile af kaldı.

Yeni anayasa için DEM’le işbirliği kaldı.

Şehitlerimizin kanları yerde kaldı.

Şehit ve gazilerimizin acılı ailelerinin bedduaları AKP ve MHP’li siyasetçilerin boyunlarının günahı olarak kaldı.

Suriye’de yapılanan YPG ve İsrail Türkiye’nin başına dert kaldı.

Değerli okurlarım,

 

Bugün bunlar Türk Milletinin başına dert kaldı.

 

Yarın hangi sorunlar, hangi dertler başımıza açılacak bu iktidar tarafından bilemiyoruz.

 

Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Orhan UĞUROĞLU(Yeniçağ)