Konuk YAZAR


Bu bir kırılma noktası ama...

Bu bir kırılma noktası ama...


 

Tayyip Erdoğan, parti tabanından gelen tepkilerin siyasi bir yıkıma dönüşebileceği endişesiyle, komisyon üyesi milletvekillerinin Öcalan'ın ayağına gönderilmesine izin vermekte tereddüt etti. Sürecin mimarı Devlet Bahçeli, bu tereddüdün, süreci sona erdirebileceği düşüncesiyle son kozunu oynadı ve “Gerekirse üç arkadaşımı yanıma alır İmralı'ya ben giderim” dedi. Bahçeli, bunu söylerken “Milletvekili arkadaşlarıma, dava arkadaşlarıma, burayı şereflendiren dava insanlarımıza sesleniyorum, İmralı'ya gitmeme izin veriyor musunuz?” diye hitap etti. Salondakiler, Bahçeli'yi ayakta alkışlayarak olur verdi...

 

***

 

Bahçeli, daha önce “PKK’nın kurucu önderi” dediği Abdullah Öcalan’ın “PYD/YPG de silâh bıraksın” çağrısı yapmasını istemiş "PKK'nın kurucu önderliği, (PKK’dan sonra) SDG/YPG'ye direkt aynı mahiyet ve muhtevada bir çağrıda bulunarak, Şam yönetimiyle imzalanan 10 Mart tarihli mutabakata uyulmasını istemelidir." demişti. Örgüt ise silâh bırakmalarının söz konusu olmadığını mektup yazarak Öcalan’a bildirmişti.

 

Yani Öcalan'ın ayağına gitmekle elde edilecek bir kazanım yoktur. Üstelik, PYD/YPG, Suriye ordusu ile çatışmaya da girdi.. Öyleyse, Bahçeli'yi İmralı’ya gitmeye sevk eden nedir?

 

***

 

İstanbul Şehit Anaları Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Pakize Akbaba, dört gün önce şehit cenazesinde, yanına gelen Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’e “Bizim çocuklarımızın katilini affedemezsiniz! Bu haddiniz değil! Meclis’te istemiyoruz” deyince Güler, bu sözler sonrası önce uzaklaştığı Akbaba’nın yanına geri dönüp parmağını da sallayarak “Burası yeri değil hadsizlik yapma. Hadsiz konuşma, burada cenaze var. Sen şehit anasısın o kadar” demişti.

 

Bahçeli'nin son çıkışı, Pakize Akbaba'nın doğru bir zamanlama yaptığını gösterdi...

 

***

 

Bahçeli'nin bir önceki “Komisyon Öcalan ile görüşsün” konuşmasından sonra, sosyal medyada "İmralı'ya Bahçeli gitsin" diyenler vardı ama bu bakış açısını, siyasette seslendiren Müsavat Dervişoğlu olmuştu.

 

Dervişoğlu, "İlk ağızdan ve ilk elden verilen mesajlar faydalı olacakmış. Yahu sen olmuşsun İmralı, etrafındaki alkış ekibi de Kandil. Siz varken Apo'ya, PKK'ya ne gerek var? Bindirin onu İmralı feribotuna" ifadelerini kullanmıştı.

 

Bahçeli de Dervişoğlu'na "devşirilmiş aslan yavrusu" diye cevap vermiş ve hakaret etmişti.

 

Dervişoğlu, Bahçeli'nin son "İmralı'ya ben giderim" sözleri üzerine "salın gitsin!" diye cevap verdi.

 

Ümit Özdağ ise Devlet Bahçeli'nin “İmralı’ya ben giderim” sözlerini paylaşarak, "Türkiye Cumhuriyeti bir tarihi kırılma noktasına sürükleniyor" tespitinde bulundu.

 

***

 

Bahçeli, İmralı'ya gider ve Öcalan ile görüşürse ne değişir?

 

Bahçeli, Öcalan ile görüşmeye gitti diye PKK ve PYD/YPG, silahları bırakır mı? Bırakmaz, çünkü ipleri ABD’nin elindedir.

 

Şehit analarının ve millet çoğunluğunun konuyla ilgili görüşleri daha da sertleşir; süreç, başarısız olmaya mahkûmdur, çünkü milletin onayı yoktur!

 

***

 

Bahçeli'nin son çıkışı bana, nedense Mustafa Kemal Paşa'nın, Meclis’in açılış günlerinde yaptığı "Elmadağ'a çıkarım" konuşmasını hatırlattı:

 

-İşittim ki bazı arkadaşlar yoksulluğumuzu bahane ederek memleketlerine dönmek istiyorlarmış. Ben kimseyi zorla Milli Meclise davet etmedim. Herkes kararında hürdür, bunlara başkaları da katılabilirler. Ben bu kutsal davaya inanmış bir insan sıfatıyla buradan bir yere gitmemeye karar verdim. Hatta hepiniz gidebilirsiniz. Asker Mustafa Kemal mavzerini eline alır, fişeklerini göğsüne dizer, bir eline de bayrağı alır, bu şekilde Elmadağı’na çıkar, orada tek kurşunum kalana kadar vatanı müdafaa ederim. Kurşunlarım bitince bu aciz vücudumu bayrağıma sarar, düşman kurşunlarıyla yaralanır, temiz kanımı, kutsal bayrağıma içire içire tek başıma can veririm. Ben buna ant içtim.

 

Paşa böyle konuşunca herkesi bir heyecan dalgası sarmış, hiçbiri gözyaşlarını zapt edememişti.

 

Ankara da tehlikeye düşünce, Meclis’in Kayseri’ye taşınması gündeme gelmiş, milletvekillerinin bir kısmı taşınma hazırlıklarına başlamışken Erzurum Milletvekili Durak Bey söz almış ve “Biz geriye gitmeyiz. Hatta cepheye giderek ordunun arkasında çadır kurarak vazifemizi yaparız” demişti...

 

Böylece taşınma konusu da kapanmıştı.

 

***

 

Şimdi ise Milli Savunma Bakanı, şehit anasını azarlıyor; milliyetçi parti başkanı, “Terörsüz Türkiye” sağlanacağı vaadiyle, terör örgütünün başı ile konuşmaya gitmek için milletvekillerinden izin istiyor, onlar da ayakta alkışlıyor!

 

Bu durum, gerçekten bir kırılma noktası olabilir ama Türkiye için değil, MHP ve Cumhur ittifakı için...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Arslan BULUT(Yeniçağ)