Prof.Dr.Esfender KORKMAZ


CHP yargı duvarını aştı!

CHP yargı duvarını aştı!


Türkiye 2021 sonu ve sonrasında, faiz politikasının yanlış yorumlanması ile TL krizi yaşadı.

Ekonomik krizi 1930 Dünya Buhranında olduğu gibi, borsanın kapanması, bankacılık sisteminin çökmesi, üretimin tamamen durması olarak anlamamak gerekir. Adından da anlaşılacağı gibi 1929 ekonomik çöküşün Türkçeye en uygun adı teknik olarak adı kriz değil buhrandır.

Türkiye de bugüne kadar yaşanan krizler, döviz krizi, yüksek oranlı devalüasyonlar, yüksek enflasyon, banka iflasları şeklinde oldu. 2021 TL krizi dışında, kriz yıllarında ekonomi daraldı. Hükümetler krizin adını koydu, istikrar programı yaptılar ve ertesi yıl kriz bitti, büyüme başladı.

2021 yılı sonunda başlayan TL krizi, kur korumalı mevduatla kısmen söndürüldü ve fakat kendinden büyük sorunlar yarattı. Sonrasında MB gösterge faizi düşürüldü bu defa TL krizi ekonomik krize dönüştü. Mali disiplinin harcama ayağı topal kaldı, siyasi sorunlar ve özellikle 19 Mart CHP operasyonu krizi kronikleşti.

Kronik Kriz göstergeleri;

1. Halk geçim sıkıntısı çekiyor. TÜFE oranı düşüyor ve fakat hala çok yüksek, ama daha da önemlisi halkın reel geliri daha fazla düştüğü için geçim sıkıntısı arttı.

2. Merkez Bankası’nın (MB) gösterge reel faizinin yüksek olması , fiyat istikrarını sağlamak için klasik bir araçtır. Ancak şu anda reel faiz yüzde 7 dolayındadır ve yüksektir. Yüksek reel faiz aynı zamanda ekonomide risk algısının yüksek olduğunu gösterir. Eğer riskler düşük olsaydı daha düşük reel faizle de sermaye girişi olurdu. Bir ülkenin yüksek reel faize mecbur olması, enflasyon, kurlardaki istikrarsızlık ve güvensizlik göstergesidir.

3. Reel sektörde sorunlar var.

Başta finansman sorunu yaşanıyor. Yüksek reel faiz ve dezenflasyonist politika olarak kredi daralması, sanayi sektöründe, bu sene II çeyrek hariç, üretimde daralma ve eksi büyüme yarattı. Konkordato ve iflas talebi arttı.

Sanayi de 2025 II çeyrekte yüzde 6 büyüme oldu ve fakat GSYH da büyüme trendine ve sanayideki önceki büyüme oranlarına bakarsak, izahı mümkün görünmüyor. Zira sanayide büyüme;

4. Gini katsayısının büyümesi ve en fakir ile en yoksul arasındaki farkın artması gelir dağılımın bozulduğunu gösteriyor. Halkın şikayetleri de yoksulluğun arttığını gösteriyor.

5.Ticaret Bakanlığının açıklamasına göre,Ocak-Ağustos 8 aylık dönemde ayında geçen yılın aynı dönemine göre;

  • İhracat yüzde 4,3 oranında;
  • İthalat daha düşük yüzde 5,6 oranında,
  • Dış ticaret açığı ise yüzde 9,6 oranında arttı.

Cari açığa gelince, Temmuzda cari fazla oluştu ve fakat Ocak – Temmuz 7 aylık ödemeler blançosunda,2024 yılında 12,9 milyar dolar olan cari açık, bu sene aynı dönemde 21,2 milyar dolara yükseldi.

Cari açık devam eder, çünkü üretimde kullanılan ithal aramalı ve hammadde oranı yüksektir ve hiçbir önlem alınmıyor.

Krizi ve dışa bağımlı üretimi tespit ve teşhis edemeyen bir yönetim, cari açık için yalnızca altın ithalatına kota getirmekle yetindi

6. Döviz Riski yüksektir.

Türkiye ye doğrudan yabancı yatırım sermayesi girmiyor. Cari açık dış borçla finanse ediliyor. Bu durum sürdürülemez bir durumdur.

Dış borçlanma maliyeti yüksektir.

Tahvilleri uluslararası piyasalarda işlem gören ülkelerin beş yıllık

tahvillerinde kredi temerrüt risk primi (CDS) en yüksek ülke, 437 baz puanla Mısır’dır.Mısırı 263 baz puanla Türkiye takip ediyor.

  • MISIR 437,
  • TÜRKİYE 263,
  • GÜNEY AFRİKA 172,
  • BREZİLYA 135,
  • MEKSİKA 96 baz puandır.

Bu nedenle Türkiye dış borç için ayrıca CDS oranı kadar ilave faiz ödüyor.

Brüt dış borç stoku / GSYH, yüzde 45–50 bandındadır.

Kısa vadeli dış borç / swap hariç net rezerv oranı yüzde 395’dir.

Özel sektör net döviz açık pozisyonu: 2024 sonu itibarıyla yaklaşık eksi 80 milyar dolardır.

Türkiye’nin 329,5 milyar dolar döviz pozisyon açığı var.

7. Potansiyel büyüme düştü. Zira güven sorunu var. Ekonomik güven sınırı olan 100 altındadır. İstanbul Sanayi Odası PMİ endeksi de güven sınırı olan 50 altındadır. Güven sorunu ve belirsizlik nedeni ile yatırım yapılmıyor.

8. Jeopolitik ve iç siyasi riskler arttı.

Suriye sorunu her zaman bir risk unsuru olarak duruyor. Sığınmacı Suriyeli ve Afganların ne yaptıkları belli değil. Medyanın yazdığına göre İstanbul kayyum meselesinde ordaydılar. Bence Türkiye için en önemli risk, ne olduğu belirsiz bu göçmenlerdir.

İnşallah daha da tırmanmaz ve fakat bu sorunlar hükümetin en fazla dikkate alması gereken sorunlardır. Dış veya iç siyasi kriz, döviz kurlarını bir gecede kriz boyutuna taşır.

Netice olarak, nedenleri ne olursa olsun, Türkiye Cumhuriyet tarihinde ilk defa kronik kriz yaşıyor. Doğrusu kronik krizi tespit ve teşhis etmek ve çözüm bulmaktır.