Prof.Dr.Esfender KORKMAZ


Çin Modeli Kur Sistemine geçmeliyiz

Çin Modeli Kur Sistemine geçmeliyiz


Ekonomik krizlerde İMF’nin standart reçeteleri var. Krize giren ülkelere, kriz dünyaya yansımasın diye, bu reçetelerin uygulanmasını şart koşan stand-bu anlaşması yapar ve kredi verir.

2001 krizinde Türkiye için de IMF uzmanları, gelişmiş piyasalar ve ekonomiler için uygulanan dalgalı kur politikasının Türkiye için de çözüm olacağını düşündüler.

2016 sonrası yaşamakta olduğumuz sorunların nedenlerinden birisi de o zamanlar IMF ile gelen bu dalgalı kur politikasıdır.

Bu kur politikası nedeni ile 2003 ile 2012 yılları arasında TL önceleri aşırı değerli, 2018 kur şokundan sonra aşırı değersiz olmuştur. Buna rağmen iktidar dalgalı kur politikası devam etti.

Aslında ise piyasada aksak rekabet şartlarının olması, vadeli döviz piyasasının tam gelişmemiş olması, kontrolsüz sıcak para girişi, siyasi popülizmin de öne çıkması ile Türkiye’nin içte ve dışta güven kaybetmesi birleşince dalgalı kur politikasının ekonomik ve sosyal maliyeti ağır oldu.

1.Belirsizlik ve Risk arttı. Çünkü kur dalgalanmaları, belirsizliği artırdı. Bu belirsizlik yatırımları olumsuz etkiledi. Üretici ve tüketicide panik yarattı.

2.Kur dalgalanmaları spekülasyonları teşvik etti. Kronik cari açık yarattı.2003 -20212 yılları arasında spekülatif sıcak para girişi arttı. TL değer kazandı. Bu nedenle ithalata bağımlı üretim yapısı oluştu ve cari açık kronikleşti. Türkiye 2003 yılı ile 2025 ilk çeyreği arasında geçen 22 yıl 3 ay içinde toplam 745 milyar 627 milyon dolar cari açık verdi.

Doğrudan yabancı yatırım sermayesi girişi de sınırlı olduğu için cari açık dış borçlanmayla kapatıldı.

3.Enflasyon yarattı. Döviz kurlarındaki ani yükselişler , kur şokları ithalat maliyetlerini artırarak enflasyonu hızlandırdı. Bu günkü enflasyonun nedeni 2021 sonundaki kur şokudur.

4.Kur korumalı mevduat, ekonomi yönetimi bütçeden ve MB’dan kur korumalı mevduat sahibine para aktardı. Bunun maliyeti vergi verenlere ve kamu harcamalarında azalma nedeni ile halka sosyalize edildi. Gelir dağılımını bozucu etki yaptı.

Çin’de kur rejimi nasıldır?

Çin'in uyguladığı kur sistemi "yönetilen kur sistemi" ya da "yarı sabit kur" sistemidir. Özet olarak esası şöyledir;

Kontrollü Esneklik: Çin’de para birimi Yuan (renminby) ABD dolarına sabitlenmiştir. Merkez Bankası (PBOC), Yuan’ın günlük olarak dolar karşısında hareket etmesine izin verir ancak bu hareketleri sınırlı ve kontrollü tutar.

Günlük Referans Kur: Çin Merkez Bankası PBOC, döviz piyasasında işlem gören Yuan'ın her gün dolar karşısındaki referans kurunu (orta noktayı) belirler. Belirlenen bu referans kurun etrafında, Yuan yüzde artı ve eksi 2 bandında dalgalanabilir. Kurda aşırı dalgalanmalar olursa, MB döviz alır ve satar, piyasaya müdahale eder.

Çin, yabancı sermaye akımlarını kısıtlayan sermaye kontrol politikaları uygular. Böylece kur üzerindeki spekülatif baskıları azaltmayı amaçlar.

Çin sistemi Türkiye’de tutar mı?

Kur sistemi hiçbir zaman tek başına istikrar aracı olamaz. İktisat politikaları ve bu politikaların altyapısını oluşturan, kurumsal devlet yapısı ve güven unsurlarının da birlikte ve koordineli gerçekleşmesi gerekir.

Bunun içindir ki Türkiye de önce planlama yapmak, sonra istikrar programı hazırlamak ve bu paralelde kur sistemini değiştirmek gerekir.

  • İthalatta, yüksek oranda ithal girdi kullanan üretimde, ithal ikamesi politikası uygulamak, ihracatta yüksek teknoloji üretimine yüksek teşvikler vermek;
  • Çin’den ithal edilen ve Türkiye de üretimi yaygın olan plastik eşya, oyuncak, deri çanta gibi ithalata kota uygulamak; gerekir.

Bu yolla cari açığı çözmek ve döviz rezervlerini artırmak gerekir.

Kambiyo sisteminde değişiklik yaparak, sermaye hareketlerine kısmi kontrol getirmek, sıcak para ve spekülatif sermaye girişini kontrol etmek ve bunu yanında doğrudan yabancı yatırım sermayesine teşvik vermek gerekir.

Aslında BDDK döviz tutma maliyetlerini artırıyor, bankaları TL cinsi DİBS borçlanmaya zorunlu tutuyor, döviz mevduat karşılıklarını çok yüksek tutuyor ve bankalar da yurt dışına döviz transferinde zorluk yaratıyor. Bu aksak sistem, sermaye kontrolünden daha fazla belirsizlik ve güven kaybına neden oluyor.

Elbette yarı -sabit kur sistemine geçiş kısa dönemde olmaz. Bir geçiş dönemi olması gerekir. Bu dönem içinde yukarıda söylediklerimi ve yapısal reformları yapmak gerekir.