Türkiye’de üretimi hiç azalmayan, iklimden ekonomik krize hiçbir şeyden etkilenmeyen alanların başında “yasa yapımı” geliyor. Yasadan daha güçlü cumhurbaşkanı kararnameleri de buna eklendiğinde bu alanda birinciyiz. Gerçi her üç yasadan biri, bir önceki yasadaki eksikleri tamamlamak, yanlışları düzeltmek için ama olsun!
Sonuçta üretimin bir alanında varız!
Bir de Anayasa Mahkemesi iptal ettiği halde inadına yeniden çıkarılan yasalar var. Yasa çıkarma çeşitleri sıralansa, torba yasadan başka yasanın içine gizlenmiş özel maddeye kadar en geniş yelpaze bizimki olur.
***
Peşrevi uzatmamızın nedeni yine böyle bir döneme girdik. Meclis seri üretime hazırlanıyor. Bizde yargı üzerine yapılan en kapsamlı çalışma “paketleme”dir. Gündemde onuncu yargı paketi var. İlk dokuzdan sonra yenisi uzun zamandır bekleniyordu. Yeni yasa bekleyen kesimler istediklerini göremeyince sordular. Şu yanıtı aldılar:
- Onu da on birinci pakette ele alırız! Gündemde olan yasalardan biri de cumhurbaşkanına TSK’den istediği zaman subay atma yetkisinin verilmesi. Bu düzenleme anayasaya aykırı bulundu, bir olumsuzluk durumunda zaten buna cevap verecek düzenleme var dendi ama ne gam!
Bu haberler aklımıza AKP iktidarının ilk günlerini getirdi. Her alanda acil demokrasi getireceklerdi. Bu kapsamda TSK’den disiplinsizlik nedeniyle atılanlar da unutulmadı. Böyle bir durumda mahkemeye gitme hakları olmalıydı. Yılda iki kez bu işlem yapılıyordu. 1980’lerin ortasından 2000’lere en çok FETÖ nedeniyle ihraçlar yaşanıyordu.
AKP, disiplinsizlik bile olsa ordudan ihraçları yargıya taşıyıp güçleştirme çabasına girerken 15 Temmuz’a kadar geldik.
2020’li yıllara uzanan FETÖ davalarında görüldü ki TSK’deki FETÖ’cülerin belirlenip atılması için kurulan komisyonu FETÖ ele geçirmiş! O komisyondaki FETÖ’cüler muhatap tarikat üyesine, “Bize katılmazsan seni FETÖ’cü diye atarız” demişler. GATA merkezli FETÖ davalarında da şu ortaya çıktı:
FETÖ, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda görevli pilotların yıllık muayenelerini yapan birimi ele geçirmiş. FETÖ’nün bünyesine katamadığı pilotlara, bir yıl sonra olumsuz etkisini gösterecek, görevini yapmasını engelleyecek ilaçlar “sağlıklı uçuş için zorunlu” diye verilmiş. Bir süre sonra o pilotlar ordudan sağlık nedeniyle ayrılmak zorunda kalmış!
Buna benzer pek çok vahim badireden sonra TSK’nin yapılanmasını tamamen siyasi temele oturtan adımlar atılıyor. Ordu yine tarikatların hedefinde. İnsanın duyunca “Dileriz doğru değildir” dediği pek çok söylenti yayılıyor.
***
İşte böyle bir ortamda otoriterleşme adımları da hız kesmiyor.
Rektöründen genel müdürüne devletin en üst kademelerinde sorumluluk alanlar, klasik deyimle memur bile değil. Zira memurun bir meslek güvencesi vardır.
Şimdi istediği subay için akşam karar verip gece yarısı Resmi Gazete’de kovma kararı yayımlamak istiyor.
Devleti ele geçirdi ama “küçük” bir sorun var:
Milleti ele geçiremiyor.
Millet öyle bir güç, öyle bir değer ki ele geçiremiyorsun!
Tam tümüyle ele geçirdiğini düşündüğün bir anda “Öyle değil” diyor!
Dün İstanbul Büyükşehir Belediyesi operasyonunda üçüncü dalga yaşandı, 22 kişi gözaltına alındı. İktidar iki büyük dalganın arasında kaldı; dipten gelen dalga, ekonomiden gelen dalga!
İkisinin ortasında başka dalgalar yaratmaya çalışıyor ama olmuyor.
Kendini dalgalanmaya bırakmış bir iktidarla karşı karşıyayız.
Eleştirmenin yetersiz kaldığı, toplumun enerjisini sağlıklı zeminde harcamak istediği, köklü bir değişime katılmak istediği günlerdeyiz.