Osman DOST


Donald Trump’tan Arabulucu Olursa

Donald Trump’tan Arabulucu Olursa


 

Büyük ülkeler, tarihsel olarak dünya politikasında genellikle belirli kurallara ve bir ölçüde hak ve hukuk çerçevesine göre hareket ederlerdi. Ancak son üç yıl içinde, Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın devam etmesi, bu eski anlayışın büyük ölçüde geçerliliğini yitirdiğini gösteriyor. Rusya, özellikle Kırım'ı işgal ettikten sonra, Ukrayna'nın %22’sine kadar olan topraklarını ele geçirdi. Bu durum, uluslararası sistemdeki denetim mekanizmalarının ne kadar zayıfladığını ve büyük güçlerin birbirleriyle olan çatışmalarının giderek daha karmaşık hale geldiğini ortaya koyuyor.

 

Öte yandan, İsrail'in Filistin'deki uyguladığı politikalar da dünya kamuoyunun dikkatini çekiyor. İsrail, Filistin’de uyguladığı şiddetle adeta bir soykırım gerçekleştirerek, çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan 45-50 bin kişiyi katletti. Ayrıca, Filistin'in altyapısını büyük ölçüde yok ederek, taş üstünde taş bırakmadı. İsrail’in bu saldırılarıyla yetinmeyip, komşu Lübnan’a yönelik gerçekleştirdiği saldırılar, bölgedeki huzursuzluğu daha da artırdı.

 

Suriye'deki iç savaşın yarattığı hükümet boşluğundan faydalanan bir başka ülke ise İsrail oldu. Suriye’nin topraklarında, dünya devletlerinin gözleri önünde askeri harekâtlar gerçekleştirdi. Hem kara hem de hava saldırılarıyla önemli stratejik noktaları hedef alırken, Golan Tepeleri’ne kadar ilerledi. Bu durum, bölgedeki jeopolitik gerilimi tırmandırdı ve İsrail’in bölgedeki etkisini pekiştirdi.

 

Donald Trump’ın ilk başkanlık döneminde, İsrail’e sağladığı destek, Orta Doğu’daki dengeyi daha da değiştirdi. Trump, İsrail’in sırtını sıvazlayarak, bölgedeki işgallerin daha rahat bir şekilde sürdürülmesine zemin hazırladı. Filistin toprakları üzerindeki İsrail işgali, bu dönemde hız kazandı. Trump’ın ikinci kez başkan seçilmesi ise dünya için daha büyük bir tehlikenin habercisi oldu. Ukrayna'nın işgal edilmiş topraklarını bir monarşi gibi Rusya’ya bırakma niyetinin açıkça görülmesi, dünya çapında ciddi endişelere yol açtı. Donald Trump’ın Ukrayna'nın yeraltı ve yerüstü madenlerine el koyma isteği, bölgedeki stratejik hesapların bir yansıması olarak değerlendiriliyor. Benzer şekilde, İsrail’in işgal ettiği topraklar üzerinde de benzer stratejik hesapların yapıldığı sezilmektedir.

 

ABD’nin Rusya’nın yanında yer alması, Avrupa Birliği (AB) ülkeleri arasında şaşkınlık yaratırken, NATO dışında yeni bir savunma sisteminin kurulup kurulamayacağı tartışılmaya başlandı. Avrupa ülkeleri, Donald Trump’ın kafasında Rusya ile Çin arasındaki birlikteliği bozma amacının olup olmadığını da sorguluyor. Rusya ile ABD’nin birbirlerine yaklaşmaları, NATO’nun varlık nedeninin ortadan kalkmasına yol açabileceği için, AB ülkeleri yeni bir ortak savunma paktı kurma fikrini yeniden gündeme getirmiştir. Eğer böyle bir gelişme yaşanırsa, Türkiye'nin kapısının muhakkak çalınması beklenebilir.

 

Büyük ve güçlü bir devlet olmak, zayıf devletleri ezmek anlamına gelmemelidir. Ancak günümüz dünyasında, ne yazık ki pek çok büyük ülke, bu gücünü zayıf ve savunmasız ülkelere karşı kullanmaktadır. Küresel güç dengeleri, adaletin ve hak hukuk sistemlerinin korunması yerine, daha çok stratejik çıkarlar doğrultusunda şekillenmektedir. Bu da dünya çapında büyük bir huzursuzluğa yol açmakta ve küresel güvenlik tehditlerini artırmaktadır.