Prof.Dr.Esfender KORKMAZ


Dünyada işçi haklarında en kötü 10 ülke içindeyiz

Dünyada işçi haklarında en kötü 10 ülke içindeyiz


1961 Anayasası öncesinde Türkiye’de grev hakkı fiilen yoktu. Grev hakkı ilk kez 1961 Anayasası’nın 46. maddesiyle anayasal güvenceye kavuşturuldu. 46 maddenin 2. Fıkra’sı “Toplu sözleşme yapmak hakkı ve bu hakkın sağlanması için grev hakkı tanınmıştır. Grev hakkının kullanılması ve sınırları kanunla düzenlenir." şekline getirildi.

Ancak bu anayasal güvence de 1963 yılında çıkarılan 275 sayılı Sendikalar Kanunu ve Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu ile fiilen kullanılabilir hale geldi.

Sonrasında ise 12 Mart Muhtırası ile grev hakkına bazı sınırlamalar getirildi.

1980 darbesi öncesinde sağ-sol sertleşmesinde, grev hakları siyasi alanda kötüye kullanıldı. Bu nedenle 1982 anayasasında da grev hakkı devam etti ve fakat genişleme getirilmedi. 1982 Anayasası 54 maddeye göre “Toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında, uyuşmazlık çıkması halinde işçiler grev hakkına sahiptirler.’’ şeklindedir.

Sonradan yapılan 1995 Anayasa değişikliği kamu çalışanlarına sendika hakkı ve 2010 Anayasa değişikliği ile kamu çalışanlarına toplu sözleşme hakkı verildi ve fakat grev hakkı verilmedi.

Aslında, Anayasa’nın 54. maddesine göre siyasi amaçlı grevler, dayanışma grevleri, genel grev ve işyeri işgali yasaktır. Ayrıca 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun 63. Maddesi ‘’ Genel sağlığı veya millî güvenliği bozucu nitelikte olması durumunda, Bakanlar Kurulu kararı ile 60 gün süreyle ertelenebilir. Bu süre içinde taraflar anlaşamazsa, uyuşmazlık Yüksek Hakem Kurulu’na götürülür.” diyor.

Ancak siyasi iktidarlar yetkilerini kötüye kullandı. 2003 sonrasında ve OHAL dönemlerinde, grevlerin çoğu hükümetler kararıyla ertelendi. Erteleme kararı sonrası tarafların anlaşmamaları halinde grevlerin yeniden başlaması yasal olarak mümkün değildir. Bu nedenle 60 gün içinde taraflardan ya anlaşmaları bekleniyor ya da toplu iş sözleşmesi Yüksek Hakem Kurulu tarafından sonuçlandırılıyor. Bu yapılmazsa sendikanın toplu iş sözleşme yetkisi düşüyor.

Fiilen grev yasağı var. Türkiye sendikasızlaştırıldı.

Fredoom House (Dünya Özgürlükler Evi) 2021 Türkiye raporunda, özgürlük anketi içinde yer alan “Sendikalar ve benzeri meslek örgütleri veya işçi örgütleri için özgürlük var mı?” sorusuna dört üstünden 1 puan verilmiş. Yapılan yorum hiç de iç açıcı değil. Bu yorum;

Türkiye’deGrev hakkı da dahil olmak üzere sendikal faaliyetler kanunla ve uygulamada sınırlandırılmıştır; işverenlerin sendika karşıtı faaliyetleri yaygındır ve yasal korumalar yetersiz şekilde uygulanmaktadır. Temsil barajı gereklilikleri sistemi, sendikaların toplu sözleşme haklarını güvence altına almasını zorlaştırmaktadır. ‘’ şeklindedir.

Avrupa Birliği; 2022 Türkiye raporunun giriş bölümünde; ‘’ Sendikal haklar, gerçek anlamda sosyal diyalog eksikliği ve süregelen kayıt dışı istihdam düzeyleri ile ilgili endişeler devam ediyor.’’ Deniliyor.

Türkiye de sendikasızlaşmada ve işçi haklarının kısıtlanmasında çalışanların da günahı var. Çünkü haklarına ve sendikalarına sahip çıkmadılar. Hükümetlerin, İdeolojik mahfiller, ideolojik sendikalar, Sarı sendikalar kurdurmasına ve sendikasızlaştırma politikasına alet oldular. 1999 yılında sendikalı işçi oranı yüzde 69,3 iken şimdi yüzde 15’e geriledi. Halen sendikalı işçi oranı;

  • TÜRK-İŞ; yüzde 8,
  • Hak-iş; yüzde 5,
  • Disk; yüzde 1,4

Beşinci, Uluslararası Sendikalar Konfederasyonunun (ITUC) 148 ülkeyi kapsayan raporuna göre; Türkiye, 2022 ve 2023 yılında “çalışanlar için en kötü 10 ülke” arasında yer aldı. Bu ülkeler; Bangladeş, Belarus, Ekvador, Mısır, Esvatini, Guatemala, Myanmar, Filipinler, Tunus ve Türkiye‘dir.

İşçi ve memur, ideolojik olmayan sendikalaşmayı teşvik eden, grev ve lokavt hakkının olduğu yasal düzenleme talep etmelidir. Halen mevcut üç konfederasyon tek bir konfederasyon haline getirilmelidir.