Klasik söylemdir, “Eğitim yapboz tahtasına döndü” denir ama her değişiklik sorunları çözmek yerine katladığı için “yap” kısmı yok... Geriye “boz” kalıyor!
Bir eğitim öğretim yılı düşünün ki okullar açılırken gündeme gelen konular şunlar:
- Okulların temizliği
- Öğrencilerin açlığı
- Öğretmen atamaları
- Ücretli, sözleşmeli öğretmenlerin durumu
- Dersliklerin kapasitesi
- Okul ücretleri
- Servis sistemi ve ücreti
Okullar açıldıktan sonra da bunlara ek geldi:
- Uyuşturucu kullanımının 10’lu yaşların başına kadar inmesi
- Okulda şiddet
- Okulların doluluk oranındaki dengesizlik...
Bu sorunların her birinin saçaklanan boyutları var.
Ücretsiz e-Fatura Kurulumu
70.000'den Fazla Mikro İşletmenin e-Fatura ve Ön Muhasebe Tercihi
Logo İşbaşı
Oysa yeni bir yıl başlarken eğitimin içeriğiyle ilgili yenilikler, başarı grafiğine ilişkin hedefler konuşulsa ne güzel olurdu!
***
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin birinci ay dolarken eğitimle ilgili açıklama yaptı. Aklımıza ilk yukarıda sıraladığımız sorular geldi. Olur ya, belki de köklü bir çalışma yaptılar.
Temizlik konusunun haftanın belirli günlerinde İŞKUR’dan gelen mevsimlik çalışanlarla değil, okulla bütünleşik kişilerle çözüleceğini söyleyecek!
Öğretmenler arasındaki statü farkının şık olmadığını, bunun öğretmen onuruna yakışır şekilde çözümlendiğini söyleyecek!
Çocukların karnını doyuramayan bir Türkiye 21. yüzyılı yakalayamaz deyip okulda öğün kampanyasını duyuracak!
Burada noktayı koyalım. Bakan başka bir müjde verdi
- 4+4+4 sistemi kalkıyor.
Bunu kim getirdi?
AKP iktidarı.
Getirirken ne dedi?
Devrim.
Şimdi ne diyor:
Bu bize uymadı!
Yeni bir hazırlık yapılmış. 4+4+4 yerine 3+1 ya da 2+2 olabilirmiş!
Bunlardan murat ne?
Lisede öğrenciler 3 yıl okuyup diploma alacak. Eğer üniversite sınavına girmek isteyen olursa bir yıl daha okuyacak. Ya da lisede ilk 2 yıldan sonra diploma verilecek isteyen 2 yıl daha okuyacak.
Bunlar rapor haline getirilmiş ama değişebilirmiş.
Nasıl değişecek?
Cumhurbaşkanına sunulacak. Son kararı “Türkiye maarif yüzyılı” çerçevesinde Erdoğan verecek.
Yıllar içinde el yazısı ya da düz yazı yöntemleri geldi gitti. Liseye giriş sınavları için yapılan “devrimsel düzenlemelerin” kısaltılmışlarını alt alta koyduk, alfabede harf kalmadı.
Bunca “boz”dan sonra şimdi yeni bir bozla daha karşı karşıyayız!
***
Erdoğan’ın yeri geldikçe kullandığı şöyle bir cümle var:
- Maalesef kültürel iktidarımızı kuramadık!
Okulları böyle bir iktidarın arka bahçesi, ön balkonu, geçiş koridoru yapmak için her şeyi denediler. Bütün bunlara karşın toplumsal dinamikler siyasal iktidarın önüne geçti. AKP umduğu kültürel iktidarın hayli uzağında.
Ancak iktidarın bu çabaları gençliğin geniş bir yelpaze içinde ciddi sorunlarla hayata atılmasına ya da atılamamasına neden oldu.
20’li yaşların başındaki gençlerin üçte biri ne okulda ne işte.
Eğitim sistemimiz hâlâ ayaktaysa, her şeye karşın başarılı gençler yetişebiliyorsa bunda en önemli etken aileler. Ülkemizde ailelerin üçte biri bütçede birinci sırayı çocuğunun eğitimine veriyor. “Eğitim göçü” diye tanımlayabileceğimiz bir kavram var. Aileler sırf çocuklarının eğitimi için kent değiştiriyor.
Ne var ki eğitim bir zincir! Bütün halkalarının güçlü olması gerekir. Aksi halde en zayıf yerden kopar.
Zil çalmak deyince akla ilk “Ders zili çalıyor” değil de “Çocukların karnı zil çalıyor” cümlesi geliyorsa geleceğimize ilişkin alarm zilleri çalıyor demektir!