Mustafa BALBAY


FETÖ’den tanıyoruz!

FETÖ’den tanıyoruz!


 

Gözaltı listesinden hemen sonra “suç listesi” de yayımlandı. Gördük ki Türk Ceza Yasası’nda madde bırakmamışlar. Terörden evrakta sahteciliğe, ihaleye fesat karıştırmaktan rüşvete tüm “suçları” sıralamışlar. Aklımıza Hitler’in propaganda bakanı Goebbels’in şu sözü geldi:

 

“Öyle büyük bir yalan üret ki kimse karşı çıkamasın.”

 

Gelinen nokta hukukla tarif edilemez. Kocaman bir çuval oluşturup içine her şeyi koymuşlar. Buna dosya değil, çuval demek gerek. Böylesi çuval davalar, tarihten biliyoruz ki çuvallama ile sonuçlanır!

 

***

 

Goebbels’in sözüyle girdik ama çuval davalarını biz FETÖ’den tanıyoruz. O davalarda da toplum ürkütülmüş, “Bu kadar büyük suçlamanın yüzde biri doğru olsa bile felaket” duygusu yaratılmıştı.

 

Yine o dönemin “gazetecileri” medya mahkemesini kurmuş, “hukukçuları” da “Sabredelim, hukuk işliyor” nakaratlı cümleler kurmuştu.

 

Bugün de özellikle CHP’nin önseçim kararı almasından sonra benzer bir düğmeye basıldı.

 

Gelinen nokta siyasetle de tarif edilemez. “Bu operasyon siyasaldır” tanımı çok yavan kalıyor. Bu operasyon bir hukuk devletinin bütün temel ilkelerine karşı yürütülüyor. Dünyada da yankısı şöyle oldu:

 

Erdoğan en güçlü rakibini tasfiye ediyor!

 

Diş İmplantlarının Gerçek Maliyeti: Tam Fiyat Listesini Şimdi Görün!

Local Plan

Sonuçları ne olursa olsun bunu hedeflemiş görünüyorlar.

 

Rakibi tasfiye etmenin yanında onun temsil ettiği partiyi, CHP’yi ve üyelerini de etkisiz hale getirmeyi hedefliyorlar.

 

O zaman bunun adını da net koymak gerekir?

 

Bu bir darbe girişimidir. Gelecek darbesi girişimidir.

 

Türkiye’nin birikimini tükettiler, bugününü bitirdiler. İnsanların gelecek umudu beslemesine de izin vermek istemiyorlar.

 

İmamoğlu ile birlikte gözaltına alınanların pek çoğunu kamuoyu da yakından tanıyor. Onlar için şunu söylemek mümkün:

 

İmamoğlu, cumhurbaşkanlığını kazandığında ülkeyi yönetecek kadro!

 

İşte hedef bu kadroyu da ortadan kaldırmak. Her biri kendi alanında ciddi birikimlere sahip, enerjisi yüksek kişiler. Böylece sadece İmamoğlu’nu değil, bir kadroyu da devre dışı bırakma girişimi var.

 

Medya mahkemesinin paylaşımlarından anlaşılan o ki yakın geçmişteki operasyonlarda gözaltına alınmış, tutuklanmış kişilerden bazılarına “Ceza almayacaksın, senin başına bir şey gelmeyecek, yeter ki istenilen şekilde ifade ver” seçeneği sunulmuş! Bunları da FETÖ davalarından çok iyi biliyoruz! Böylece şunu demeye hazırlanıyorlar:

 

- CHP’lileri CHP’liler ihbar etti. Biz bunun üzerine harekete geçtik!

 

***

 

 

Bir başka açıdan bakıldığında gelinen nokta, iktidarın korku dozunun en yüksek düzeye çıkmasıdır.

 

En çok korkutan, en çok korkandır aynı zamanda. Sadece rakibini değil, tüm kadrosunu yok etmeye girişmek!

 

Bu başarılabilir mi?

 

Kısa vadede başarılmış gibi görünse de siyasi tarihimiz bunun onlarca örneğiyle doludur.

 

Olağanüstü dönemlerin iki temel özelliği vardır:

 

1- Hukuksuzluk.

 

2- Ufuksuzluk.

 

İkisini de yaşıyoruz.

 

Bu durumda kısa vadede yapılması gereken şu:

 

23 Mart önseçiminin en güçlü şekilde olmasını sağlamak.

 

Dünkü yazımızın başlığını yineleyelim:

 

Sen sandığa gidersen...

 

O Saray’dan gidecek!

 

Türkiye, dünyada “Seçim yapılamaz bir ülke” olarak algılanmaya doğru gidiyor. Önseçimin gücü bu havayı da dağıtabilir.

 

 

Patlamalara karşıyız. Biri hariç:

 

Sandık patlaması!