Semra DOST


Hayal Kurmak Bile Lüks Oldu: Ev ve Araba Sahibi Olmak artık İmkansız…

Hayal Kurmak Bile Lüks Oldu: Ev ve Araba Sahibi Olmak artık İmkansız…


 

Eskiden bir öğretmen, bir memur ya da bir işçi, hayatı boyunca çalışıp emekli olduğunda en azından başını sokacak bir ev ya da mütevazı bir otomobil sahibi olabiliyordu. Alın teriyle, yıllarca verdiği emeğin karşılığı olarak bir güvenceye sahip olurdu insanlar. Emekli ikramiyesi ya da kıdem tazminatıyla ya bir ev alırdı ya da bir araba... En azından birini almak mümkündü. Oysa bugün aynı senaryoyu hayal etmek bile çoğu insan için artık mümkün değil.

 

Bugün geldiğimiz noktada orta gelirli vatandaşlar bırakın ev ya da araba almayı, temel yaşam ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanıyor. Gıda, kira, ulaşım ve sağlık giderleri emekli maaşlarını ya da sabit gelirleri adeta yutuyor. Bir zamanlar emeklilik, dinlenmenin ve huzura ermenin simgesiyken; bugün emekliler geçim derdiyle, borçla, ek işlerle mücadele etmek zorunda kalıyor. Torun sevmek yerine ek gelir için pazarda limon satmak zorunda kalan emeklilerimizin sayısı her geçen gün artıyor.

 

Çalışan kesimde de durum farklı değil. Özel sektörde çalışan bir bireyin, yıllarca çalıştıktan sonra kıdem tazminatıyla bir ev sahibi olma ihtimali artık neredeyse sıfırlandı. Bugünkü konut fiyatlarına bakıldığında, tazminatla bir evin yalnızca peşinatı bile zor karşılanıyor. Aynı şekilde, sıfır ya da ikinci el araç fiyatları da birçok kişi için ulaşılamaz seviyelere çıkmış durumda. Üstelik krediye ulaşmak da artık o kadar kolay değil; faiz oranları, geri ödeme yükü ve enflasyon baskısı, vatandaşın belini büküyor.

 

Avrupa ülkelerinde ise tablo çok daha farklı. Emekliler sadece temel ihtiyaçlarını karşılamakla kalmıyor, aynı zamanda sosyal faaliyetlere katılıyor, seyahat ediyor, kültürel etkinliklere zaman ayırabiliyor. Her yıl düzenli olarak yurt dışına çıkan, tatil yapan emeklilerden bahsediyoruz. Çünkü aldıkları maaşlar onlara insan onuruna yakışır bir yaşam sunuyor. Devlet, vatandaşının yaşam kalitesini korumayı bir yük değil, bir sorumluluk olarak görüyor.

 

Elbette bu tabloyu sadece dışarıya özenmek olarak görmek doğru olmaz. Mesele, bir toplumun kendi insanına ne kadar değer verdiğiyle ilgilidir. Bugün Türkiye’de bir emeklinin, bir memurun ya da bir işçinin yaşam standardı, aldığı maaşla orantısız bir şekilde gerilemiş durumda. Bu durum sadece bireylerin değil, aynı zamanda toplumun genel refah seviyesinin de alarm verdiğini gösteriyor.

 

Ekonomik kriz, yüksek enflasyon, alım gücündeki hızlı düşüş ve gelir adaletsizliği gibi yapısal sorunlar çözülmeden, bu tabloyu tersine çevirmek kolay olmayacaktır. Ancak umut etmekten ve mücadele etmekten vazgeçmemeliyiz. Çünkü bu ülkenin insanları, yıllarca emek vererek bu topraklara değer kattı. Bugün de hak ettikleri yaşam koşullarına kavuşmaları en doğal haklarıdır.

 

İnşallah yakın bir gelecekte ekonomik kriz sona erer; vatandaşlarımız geçim kaygısından uzak, daha huzurlu ve daha adil bir yaşam sürmeye başlar. Emeklilerimizin Avrupa’daki yaşıtları gibi seyahat edebildiği, sosyal faaliyetlerde bulunabildiği ve yaşamdan keyif alabildiği günlerin gelmesi en büyük temennimizdir.