İBB soruşturmasında aylardır beklenen iddianamenin bir bölümü çıktı. Kalanının ne zaman çıkacağı belli değil. 578 sayfalık iddianamenin “Aziz İhsan Aktaş Suç Örgütü” (AİASÖ) zemininde hazırlandığı anlaşılıyor.
Önce bu çerçeveden başlayalım. Örgüt başı bir örgüt kurmuş, ülkenin dört bir yanından yerel yönetim, genel yönetim dememiş ihale almış. Davayı da “büyüten” örgütlü işlenmiş olması.
Soralım:
AİASÖ bugüne kadar toplam 388 ihale almış, bunun 88’i CHP’li belediyelerden, 300’ü AKP merkezli Cumhur İttifakı kurumlarından. AİASÖ, CHP’li belediyelerden suç örgütü lideri olarak ihale almış, AKP’den hatırlı iş insanı olarak ihale almış. Öyle mi?
Devam edelim... Örgüt liderinin 704 yıl hapsi isteniyor. O özgür ama örgüt kapsamına tutuklanan belediye başkanları Zeydan Karalar (Adana), Oya Tekin (Seyhan), Ahmet Özer (Esenyurt), Rıza Akpolat (Beşiktaş), Utku Caner Çaykara (Avcılar), Kadir Aydar (Ceyhan) ve bürokratlar hâlâ Silivri’de. Bu ne yaman çelişki?
***
İddianameyi kısa sürede ayrıntılı irdelemek elbet zor. Ancak bütün mesele şu:
Suçlamaların delilleri ne?
Bunun için önceki akşam Ergenekon’u da bilen üç avukatla konuşup genel değerlendirme yapmalarını önerdim. Ergenekon kumpas davaları sürecinde henüz iki yıllık avukat olan, bugün İBB soruşturmasının avukatlarından Kazım Yiğit Akalın, “Bu kadarına pes” diye başladı söze, devam etti:
Want to know more? click here
betbooplusbonus.com
“Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi karar aldı. Salt HTS kayıtlarına dayalı hüküm oluşturulamaz diye. İddianamenin çok büyük bölümü bu kayıtlara dayandırılmış!”
Türkiye’de bazı mahkemeler tam bağımsız; Yargıtay’dan, AYM’den, hukuktan bağımsız!
Biz de iddianameyi incelerken zaman tünelinde gibiydik; gizli tanıklar, itiraflar, aynı baz istasyonundan sinyaller!
Gizli tanıklık yasası 2008’de yine Ergenekon davaları için çıkarılmıştı. O kadar alçakça kullanıldı ki! Örneğin, Danıştay katillerinden birini hem gizli hem açık tanık yaptılar. Sonra da “Gizli tanığın söylediklerini açık tanık da doğruluyor” dediler. Böylece bir katilden onlarca kişiyi suçlayacak iki ifade çıkardır. Bunu yapmak katillikten farklı mı?
Gizli tanıklık yıprandığı için yanına itirafçılığı koymuşlar. Kurgu şöyle:
Bir kişi, “Ben rüşveti verdim” demiş. Bir başkası, “Ben rüşveti aldım” demiş. Böylece suçlamanın delilleri “oluşmuş”!
İşin püf noktası şu:
Her ikisi de “Ben bu işi İmamoğlu adına yaptım” diyecek!
Soruşturmanın ruhunda şu var:
“İmamoğlu’nun bu çarktan haberdar olmaması mümkün değildir!”
Hiçbir hukuki değeri olmayan bir cümle. Öyle tahmin ediyoruz ki İmamoğlu böyle bir suçlama karşısında şöyle diyecek:
- Rüşveti alanla veren kendi arasında hesaplaşsın, beni niye karıştırıyorsunuz?
***
İddianameyle birlikte en azından üzerinde tartışılacak bir zemin oluştu. Devamını Ekrem İmamoğlu merkezli yapacakları anlaşılıyor. İlki buysa sonrakinin çok farklı olması beklenemez!
İktidar mantığı bu tür durumlarda, “Biz büyük bir turp sandık ama öyle değilmiş” demez. Şöyle hareket eder:
Daha büyük bir tartışma konusu yaratıp onu öne çıkarır!
Daha ilk günden gazetecilere yönelik iddiaları bu yüzden...
Turpun büyüğü diye diye iddianameye kadar geldik!
Bu iddianame turptan çok turşuya benziyor! Turp bulamadık, turşu verelim! Turşuya da hakaret olmasın ama insanın şöyle diyesi geliyor:
Bu ne operasyon bu ne iddianame turşusu!