Osman DOST


Karadenizli Çiftçi Alarm Veriyor

Karadenizli Çiftçi Alarm Veriyor


 

Karadeniz’in bereketli toprakları, yüzyıllardır ülkemizin tarımsal hafızasının en önemli sayfalarını oluşturdu. Ancak bugün bu topraklarda yaşayan çiftçilerin sesi giderek daha az duyuluyor; geçim kaynakları hızla daralıyor ve geleceğe dair umutları her geçen gün biraz daha azalıyor. Bunun temel nedenlerinden biri ise devletin kapsamlı bir toprak analizi yaparak üreticiye yön gösteren bir tarım politikası uygulamaması. Çiftçi neyi, nerede ve ne kadar ekmesi gerektiğini çoğu zaman kendi deneyimine bırakıyor; fakat iklim koşullarının değiştiği, hastalıkların arttığı ve pazar dengelerinin hızla oynadığı bir dönemde yalnızca tecrübe artık yeterli olmuyor.

 

Oysa Karadeniz’de yıllar önce bambaşka bir tarımsal tablo vardı. Samsun ve çevresinde dünyanın en kaliteli tütünleri yetişirdi. Bunun yanında buğday, arpa, yulaf, mısır, fasulye, ayçiçeği ve soya fasulyesi geniş bir üretim çeşidinin parçalarıydı. Sulak arazilerde pirinç tarımı yapılır, bölgenin ekonomisine ciddi katkı sağlanırdı. 1960’lı yıllarda tütüne musallat olan “mavi küf” hastalığı, bu geleneği büyük ölçüde sekteye uğrattı. Ürün kayıpları artınca çiftçi çareyi farklı bir ürüne yönelmekte buldu ve kısa sürede Karadeniz’in kaderi değişti.

 

O dönemlerde Ordu ve Giresun’da fındık ekiminin hızla yayılması, bölge halkı için adeta yeni bir umut kapısı olmuştu. Fındığın 4–5 yıl gibi kısa bir sürede ürün vermesi ve ekonomik getirisi, çiftçiyi cezbetti. Böylece, yıllardır üretim yapılan buğday, arpa, çavdar, yulaf ve mısır gibi temel tarım ürünleri birer birer terk edildi. Çiftçinin bakış açısı tamamen değişti; “fındık para ediyor” anlayışı, bölgedeki tarım desenini tek yönlü hâle getirdi. Ancak çeşitliliğini kaybeden her ekosistem gibi Karadeniz tarımı da kırılganlaştı.

 

Bir diğer darbe ise şeker pancarı üretimine geldi. Bölgedeki fabrikanın imalatı durdurulunca pancar ekimi de sona erdi. Çiftçi hem alım garantisini hem de pazardaki güvencesini kaybetti. Böylece Karadeniz, hem geçimini çeşitlendirme imkânını hem de tarımsal döngüsünün önemli bir parçasını yitirmiş oldu.

 

Son yıllarda fındık üreticisini tehdit eden yeni bir tehlike ortaya çıktı: Kokarca böceği. Bu zararlı böcek kısa sürede bahçelere yayıldı ve büyük ürün kayıplarına yol açtı. Eğer gerekli mücadele yapılmazsa, yıllardır bölgenin en büyük gelir kapısı olan fındık üretimi de ciddi şekilde gerileyecek. Bu ise Karadeniz çiftçisi için adeta son darbe olabilir.

 

Sorun ortada: Devlet, tarım politikalarını bölgesel gerçeklikleri dikkate alarak yeniden şekillendirmediği sürece Karadeniz çiftçisi daha da zor duruma düşecek. Bugün artık modern tarımın gerektirdiği bilimsel altyapı olmadan üretim yapmak mümkün değil. Toprak analizleri, ürün planlaması, hastalıklarla mücadele, pazar stratejileri ve çiftçinin eğitimi gibi konular, güçlü bir tarım politikası olmadan kendi kendine çözülebilecek meseleler değil.

 

Karadeniz’in verimli toprakları hâlâ umut vaat ediyor. Bu coğrafya, doğru yönlendirmeyle yeniden çok çeşitli ürünlerin yetiştirilebileceği bir potansiyele sahip. Fakat bunun için devletin daha etkin, çiftçiyle iç içe, bilimsel verilere dayanan bir tarım politikası yürütmesi gerekiyor. Aksi hâlde yalnızca fındık değil, Karadeniz’in tarımsal geleceği de tehlikeye girecek.

 

Bugün alınacak tedbirler, yarının üretim güvenliğini belirleyecek. Karadenizli çiftçinin sesine kulak vermek, sadece bölgenin değil, ülkemizin gıda geleceğini korumak anlamına geliyor. Çünkü çiftçi üretmezse, toprağı işleyen el yorulursa, sadece bir bölge değil, tüm Türkiye kaybeder