Osman DOST


Küresel Çıkar Çatışmaları ve Yeni Dönemin Satranç Tahtası

Günümüz dünyası, adeta büyük bir satranç tahtasına dönüşmüş durumda. Taşları süren eller ise artık yalnızca askeri güce değil, ekonomik etkilere, diplomatik ağlara ve stratejik kuklalara da sahip.


 

Günümüz dünyası, adeta büyük bir satranç tahtasına dönüşmüş durumda. Taşları süren eller ise artık yalnızca askeri güce değil, ekonomik etkilere, diplomatik ağlara ve stratejik kuklalara da sahip. Özellikle ABD'nin dünya üzerindeki nüfuzu, bu satranç oyununda en çok dikkat çeken aktörlerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Her kıtada kendine bağlı, gerektiğinde hareket ettirebileceği devletçikler yaratma çabası, Washington’un küresel stratejisinin temel taşlarından biri haline gelmiş durumda.

 

ABD ve Kukla Devletler Politikası

Amerika Birleşik Devletleri, Soğuk Savaş döneminden bu yana, doğrudan müdahaleden çok, yerel müttefikleri üzerinden kontrol kurmayı tercih ediyor. Bu yöntem sayesinde hem maliyetleri düşürüyor hem de küresel meşruiyetini koruma çabası güdüyor. Latin Amerika’dan Orta Doğu’ya, Afrika’dan Güneydoğu Asya’ya kadar pek çok ülke, bu stratejinin parçası olarak "ön cephede" görev alıyor.

 

ABD’nin bu politikasının en belirgin görüldüğü bölgelerden biri hiç kuşkusuz Orta Doğu. Arap ülkeleri, sahip oldukları büyük petrol gelirlerine rağmen, bu servetlerini büyük ölçüde ABD menşeili silahlara yatırıyor. Bunun karşılığında ise Washington’un bölgesel politikalarına koşulsuz destek sunuyorlar. Bu durum, bölgedeki otoriter yönetimlerin ayakta kalmasında ve halk iradesinin bastırılmasında önemli bir rol oynuyor. ABD’nin buradaki varlığı yalnızca ekonomik değil; aynı zamanda askeri üsler, istihbarat iş birlikleri ve diplomatik baskılarla da güçlendiriliyor.

 

Avrupa’nın İkilemi

Avrupa ülkeleri ise ABD ile ilişkilerinde daha temkinli ve iki yönlü bir strateji izliyor. İngiltere ve Fransa, tarihsel geçmişlerinden de gelen alışkanlıkla ABD’nin yanında konum almayı sürdürüyor. Bu iki ülke, küresel karar mekanizmalarında "biz de varız" demek adına Washington’la paralel politikalar izliyor.

 

Ancak Almanya, İtalya, Portekiz ve İspanya gibi ülkeler ise daha çekingen bir duruş sergiliyor. Özellikle Almanya, ekonomik çıkarları ve Rusya ile enerji bağı nedeniyle ABD ile olan ilişkilerinde daha dengeli bir pozisyon almaya çalışıyor. Buna karşın NATO üyeliği ve transatlantik bağlar, bu ülkeleri tamamen farklı bir rota izlemekten alıkoyuyor.

 

Yeni Güç Arayışları ve Alternatif Stratejiler

ABD'nin küresel baskısına karşı oluşabilecek yeni bloklaşmaların sinyalleri ise giderek daha fazla hissediliyor. Eğer Rusya (eski Sovyet etkisi) ve Çin gibi güçler, yanlarında güvenebilecekleri birkaç stratejik ortak bulabilirlerse; ABD’yi Avrupa ve Afrika'dan kısmen uzaklaştırma ihtimali ortaya çıkabilir. Böylece bu bölgelerin yer altı ve yer üstü zenginliklerinden daha fazla pay alma imkânı doğabilir.

 

Bu tür bir denklemde Türkiye gibi ülkelerin durumu ise son derece önemli. Jeopolitik konumu, enerji yolları üzerindeki rolü ve bölgesel krizlerdeki etkisi nedeniyle Türkiye, hem Batı hem de Doğu tarafından dikkatle izleniyor. Ancak burada önemli olan, Türkiye’nin kendi ulusal çıkarları doğrultusunda bağımsız ve çok yönlü bir dış politika izleyebilmesidir.

 

Sonuç Yerine

Dünya düzeni, yeniden şekilleniyor. Artık klasik müttefiklik ilişkilerinin yerini, daha esnek, çıkar odaklı ve kısa vadeli iş birlikleri alıyor. ABD gibi küresel aktörler, her kıtada kendi çıkarlarını koruyacak yapılar kurma gayreti içindeyken; diğer ülkeler de bu oyunda ya taş oluyor ya da oyuncu. Küresel satranç tahtasında, kimlerin hamle yaptığı kadar, kimin kimin adına oynadığı da büyük önem taşıyor. Bu oyunda güçlü olmanın yolu ise bağımsız politikalar geliştirmekten ve halkın iradesine dayalı yönetimler kurmaktan geçiyor.