Konuk YAZAR


Mühürsüz oylar referandumu ve AİHM başvurusu!

Mühürsüz oylar referandumu ve AİHM başvurusu!


Eski CHP milletvekili Atilla Kart, 2.5 milyon mühürsüz oyun, kanuna aykırı olarak ve oylama sürerken YSK tarafından geçerli sayıldığı 2017 referandumu ile ilgili mücadelesini içeren bir mektup gönderdi. Mühürsüz oylarla kabul oyu çıkmış referandum ile Türkiye’nin yönetim sistemi değiştirildiği ve bu sisteme dayalı olarak kurulan iktidarın meşruiyeti tartışıldığı için mektupta özetlenen bilgiler hayati önem taşıyor. Bu sebeple yayınlıyorum. Atilla Kart’ın mektubuna, Kemal Kılıçdaroğlu ve Bülent Tezcan cevap verirse onları da yayınlamak durumundayım. Mektup şöyle:

***

Sayın Arslan Bulut;

2.5 milyon mühürsüz zarf ve oyun geçerli sayıldığı, 16 Nisan 2017 Referandumu’nun “hukuki ve siyasi sıhhati” konusunda kamuoyunda yaratılan bilgi kirliliği karşısında, Türkiye’nin geleceğini ilgilendiren siyasi ve sosyal konulardaki duyarlılığınız nedeniyle, işbu bilgi notunu sizinle ve aracılığınızla kamuoyuyla paylaşmak gereğini duydum.

1- 20 Nisan 2017 tarihinde benim talebim üzerine, CHP Genel Merkezi’nde Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptığım görüşmede; “yok hükmünde” olan YSK işleminin idari nitelikte bir işlem olduğunu, bu işlemin iptali için önce iç hukuka, akabinde de derhal AİHM’e başvurulması gerektiğini ayrıntılı ve yasal dayanaklarıyla Sn. Genel Başkan’a anlattım.

Anlatımımdan, Sn. Genel Başkan ve ayrıca görüşmede hazır bulunan Seçim ve Hukuk İşleri’nden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan tatmin oldular ve hak verdiler. Bunun üzerine 21 Nisan 2021 tarihinde, CHP kurumsal kimliği adına partide yetkili olan Sn. Haluk Koç ve Sn. Tekin Bingöl, tarafıma AİHM başvurusunu da kapsayacak şekilde “genel dava vekaletnamesi” düzenlediler. Sn. Genel Başkan ile yaptığım görüşmede; Genel Merkez’in ayrıca “Referandumun doğrudan iptali” için AİHM’e başvuracağı ve bu yolda çalışma yapılacağı söylendi.

Ben de, AİHM’in, referandumun doğrudan iptali başvurularını incelemediğini, ancak takdirin kendilerinde olduğunu söyledim. Sonuç olarak; Genel Merkez’in doğrudan referandumun iptali için AİHM’e başvurması; benim ise yine CHP adına “yok hükmünde olan idari işlemin iptali” için, önce iç hukuk ve akabinde de AİHM’e başvurmam konularında mutabık kaldık.

2- Tarafıma verilen yetki ve görevlendirme üzerine, gün sektirmeden hemen iç hukuk yollarını başlattım. Dilekçelerin ve tebligatların hem elden ve hem de en seri ve yasal şekilde yapılmasını esas alarak, Danıştay 10. Dairesi’ne başvurdum. Danıştay 10. Dairesi, 24.07.2017 tarihinde, 2017/954 esas, 2017/2222 karar no. ile yaptığım başvuruyu dörde bir (4’e 1) ve oyçokluğuyla reddetti. Hemen devamında Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu nezdinde temyiz yoluna başvurdum. İlgili Kurul, 15.05.2017 tarih- 2017/739 Esas, 2017/2110 karar no. ile temyiz talebinin reddine, hükmün onanmasına oybirliğiyle karar verdi.

3- İç hukuk yollarını tükettikten sonra, AİHM başvurusunu hazırladım. Zaten, büyük ölçüde daha önceden hazırlamıştım.

“Adalet Yürüyüşü”nün 3. günü, yani 17 Haziran 2017 tarihinde, Kızılcahamam’da akşam saatlerinde karavanda istirahat halinde olan Genel Başkan’a, hazırladığım 45 sayfalık dilekçe metnini ve 250 sayfa ekten oluşan klasörü teslim ettim ve açıklamalar yaptım. Dinledi, inceledi ve “eline sağlık” dedi.

Ben, zamanı değerlendirmek amacıyla, başvuruyu posta ile yapmak yerine, Strazburg’a doğrudan giderek bizzat yapmak istediğimi söyledim. Uçak biletleri CHP Genel Merkezi tarafından satın alındı ve bana ulaştırıldı. Ancak; ertesi gün sırasıyla Haluk Koç ve Tekin Bingöl arayarak, Sn. Kılıçdaroğlu’nun, “Atilla Bey’in AİHM’e parti adına gitmesini istemiyorum, kendi adına gidebilir” dediğini söylediler. Yaşadığım şoku tahmin edersiniz. 45-50 dakika sonra da, Bülent Tezcan aradı. “Atilla Bey, nereden çıktı bu AİHM başvurusu?” dedi. Bülent Tezcan ile yaşadığım sert tartışmaları burada tekrarlamaya gerek görmüyorum.

Ağır konuşarak telefonu yüzüne kapattım. Birkaç dakika sonra Genel Başkan’ı aradım. Telefonlarıma uygun olduğunda gün içinde dönüş yapan Genel Başkan’a bir türlü ulaşamadım. Olay, artık, benim açımdan açıklık kazanmıştı ve anlaşılmıştı. CHP yönetimi, her nedense “yok hükmünde olan idari işlemin iptali başvurusunu”; Parti’nin ve şahsımın takip etmemesi gerektiği sonucuna varmıştı. Bana hiçbir somut gerekçe getirilmedi. Bana, bu işe özgülenmiş olarak CHP adına vekâletname veren Haluk Koç ve Tekin Bingöl’ün söylemleriyle; vekâletname yetki ve görevimin sonlandırıldığı, bu arada “nezaketle” (!) bildirilmişti.

(Mektubun ikinci bölümü yarın)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Arslan BULUT(Yeniçağ)