2025 ilk çeyrekte GSYH, geçen yılın aynı çeyreğine göre yüzde 2 ve bir önceki 2024 yılının son çeyreğine göre ise yüzde 1 oranında büyüdü.
Büyüme tahminleri daha yüksekti. İlk çeyrek büyüme tahminlerini;
- AA finans anketi; yüzde 2,17,
- Reuters anketi; yüzde 2,3,
- CNBC-e anketi; yüzde 2,2,
- Betam, (Bahçeşehir Üniversitesi) yüzde 4 olarak tahmin etmişti.
2025 nüfus artış hızı beklentisi binde 3,4 tür. Bu demektir ki 2025 ilk çeyrek fert başına GSYH‘da büyüme oranı 1,67’dir. Bir ekonomide gelir artışını fert başına GSYH gösterir. Yüzde 1,67 oranında bir gelir artışı, ülke büyüme potansiyelinin çok altındadır.
İç ve dış borçların ödenmesi, tasarruf oranının artırılması, kalkınma için kaynak yaratılması için, Türkiye şartlarında fert başına GSYH’nın en az yüzde 5 büyümesi gerekir.
Cuma günü açıklanan istihdam verileri de, ilk çeyrekte yaşanan düşük büyümenin işsizliğe de yansıdığını gösterdi. Zira Nisan ayında istihdam daraldı ve işsizlik arttı.
Çin’de de ilk çeyrek büyüme oranı yüzde 5,4 olarak açıklandı. Gelişmekte olan ülkeler 2025 büyüme oranın ise yüzde 4,9 olacağı tahmin ediliyor.
İlk çeyrekte, sektörler arasında en fazla daralan sektör, yüzde 2,3 eksi büyüme ile imalat sanayii oldu. İmalat sanayii sürdürülebilir isdihdam açısından en elverişli sektördür.
İnşaat sektörü yüzde 7,3 oranında büyüdü. Ancak inşaat sektöründe büyüme trendi her zaman zig-zaglı bir seyir göstermiştir.
Tarımda daralma iklim şartlarından ileri geldi. (Aşağıdaki tablo)
İç talep önceki çeyreklere göre düştü ve fakat yine de birinci çeyrek büyümeye en yüksek katkı talep artışından geldi. Dış ticaretin büyümeye katkısı eksi oldu. (aşağıdaki tablo)
Düşük büyümenin nedeni,
Geçimiş deneyimlerden biliyoruz ki, desenflasyonist politikaların en fazla 3 yıl süreli olması gerekir. Daha uzayınca maliyeti önce düşük büyüme, sonra eksi büyüme olarak ortaya çıkar.
Türkiye’de dezenflasyonist politikalar, 2022 başında kuru frenlemek şeklinde başladı. Sonra yürümeyince 2023 ortasında MB para ve faiz politikaları ile devam etti. Maliye politikası yanlış uygulandı. Zira Vergiler artırıldı ve fakat bütçe harcamalarında etkinlik sağlanamadı. Bu nedenle bütçe açıkları arttı .
Para politikaları amaca uygun sürdürüldü. Ama iktisat politikaları ile koordineli olmadığı için yalnızca talebi düşürdü. Reel sektörü zora soktu.
Türkiye ekonomisi uzun süredir iç talep odaklı bir büyüme modeli görünümündedir. Talep artış hızı yavaşladı ve büyüme oranı düştü.
Yargı bağımsızlığı ve demokrasiye güvenin düşmesi, belirsizliği artırdı ve doğal olarak ta iktisadi faaliyetler yavaşladı.
En büyük dış ticaret partnerimiz AB’de büyümenin düşmesi ihracatı olumsuz etkiledi. Büyümeye dış talep destek vermedi.
İleriye dönük riskler var
Başta beklentiler olumsuzdur. Hane halkının bir yıl sonrası için enflasyon beklentisi yüzde 60’ dolayındadır. Ayrıca ekonomik büyümenin sınırlı kalması ve dış ticaretteki zorluklar gibi olumsuz beklentiler öne çıktı.
Şimdi hükümet yeniden faiz tartışmasına girdi Bu durum, yatırım kararları, tüketici harcamaları ve genel ekonomik güven üzerinde baskı oluşturacaktır.
Reel sektör zora girerse, bankalar da zora girer. Kriz dip yapar.
Ekrem İmamoğlu ve İBB tutuklamları, kayyum atamaları, Avrupa Birliğinde ve dünyada tepki çekti. Bu nedenle artık Türkiye ye sıcak para dışında ciddi yabancı yatırım sermayesi girmez.
Siyasi sorunlar daha da tırmanırsa, sıcak para da hızla çıkar. Nerden bakarsak bakalım resesyon riski arttı.