Murat AĞIREL

Tarih: 20.05.2025 15:55

Sinyaliniz varsa suçlusunuz!

Facebook Twitter Linked-in

 

İnsan dönüp bakıyor da... 

 

Ne hale geldik, diyor. 

 

Daha geçen hafta adalet bakanı ve yargı temsilcileri çıkıp “hukukun üstünlüğü”, “ifade özgürlüğü” diye basına açıklama yapıyordu. Bugün ise gazeteciler, ellerinde tek bir delil bile olmadan baz istasyonu sinyaliyle suçlanıyor! 

 

İddiayı anlatayım. 

 

Malum, günlerdir İstanbul Büyükşehir Belediyesi üzerinden bir operasyon yürütülüyor. 

 

Sözde, belediye yetkilileri ve bazı firma sahipleri, gazetecilere her ay para veriyormuş, böylece medyaya yön veriyorlarmış. 

 

Ne belge var, ne somut delil. 

 

Sadece bir tanık çıkıyor, “Bana öyle söylediler” diyor. 

 

Savcılık da bunu ciddiye alıyor, “Kim kiminle görüşmüş bakalım” diye baz ve HTS kayıtlarını istiyor. 

 

Sonra ne oluyor? 

 

O iddialar, hemen bir yandaş gazetenin manşetine taşınıyor: 

 

“Medyaya para dağıtmışlar, gazetecilerle toplantılar yapmışlar.” 

 

Hadi diyelim bunu da gördük. 

 

Sonrası daha vahim... 

 

Trol hesaplar devreye giriyor. Aynı cümlelerle, aynı görsellerle sosyal medya bombardımanı başlıyor. Bu hesapların, iktidarın lehine her propagandada sahneye çıktığını zaten biliyoruz. 

 

Bu da yetmiyor... 

 

Sözde gazeteciler, siyasiler, şahsi hesaplaşma peşindeki bazı isimler de devreye giriyor. 

 

Gazetecilere iftiralar atılıyor, itibarsızlaştırma kampanyası büyütülüyor. 

 

Suçlanan gazeteciler hemen açıklama yaptı. 

 

Ne o isimleri tanıyorlar, ne de o toplantılara katılmışlar. 

 

Ama kim dinliyor? 

 

Troller çoktan “suçlu ilanını” yapmış bile. 

 

İş bununla da kalmıyor. 

 

Tarih tarih, saat saat baz verileri sosyal medyaya sızdırılıyor. 

 

Doğru mu yalan mı o bile belli değil. 

 

Hani şu sadece savcılıkta olması gereken kişisel veriler... 

 

Bir gecede linç kampanyasının parçası haline getiriliyor. 

 

Ne diyorlar? 

 

“Şu gazeteci o gün o saatte aynı bazdan sinyal vermiş, kesin suçlu!” 

 

Kadın gazetecilere ise alçakça imalarda bulunuyorlar. 

 

Bunun adı itibar suikastıdır, başka bir şey değil! 

 

Bir baz istasyonu kilometrelerce alanı kapsar. 

 

O bölgeden geçen herkesin telefonu aynı bazdan sinyal verir. 

 

O zaman Ankara’da Bakanlıklar’dan geçen herkes, Meclis çevresinde yürüyen herkes şüpheli mi olacak? 

 

Büyükşehirlerde metrelerin ilçe değiştirdiği bir ortamda bu nasıl bir delil olabilir? 

 

Gazeteciler zaten hedefte. 

 

Mafyalar, çeteler, karapara aklayıcıları, tehdit mesajlarıyla kapımıza dayanıyor. 

 

Şimdi de sosyal medyada troller ve tetikçilerle kumpas kurmaya çalışıyorlar. 

 

Varsa somut delil, yargı gerekeni yapar. 

 

Ama iftirayla, trol saldırılarıyla gazeteci karalama kampanyasına da bir dur demek gerekiyor. 

 

Buradan açık söylüyorum: 

 

Bu gazetecileri susturma operasyonudur. 

 

Bu yargıyı siyasetin sopası yapma girişimidir. 

 

Bu “Kimse konuşmasın, yazmasın” demektir. 

 

Suçlanan meslektaşlarımızın isimlerini tekrar etmeye utanırım. 

 

Çünkü onların ömrü, halkın haber alma hakkı için mücadeleyle geçti. 

 

O yüzden bu itibarsızlaştırma kampanyasının hesabı sorulmalı! 

 

Bu ülke, trol ordularının, manşet tetikçilerinin, hukuk tanımazların eline bırakılmayacak kadar güzel bir ülke. 

 

Ve biz bu ülkeyi bırakmayacağız, gerçekleri yazmaya devam ederek savunacağız. 

 

Biz gazeteciyiz, buradayız.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —