Türkiye-İsrail ilişkileri, inişli çıkışlı bir seyir izlemiş, düzelme yolundayken, İsrail’in Gazze’de soykırıma varan katliamları, Gazze’yle birlikte Batı Şeria’da da Filistinlilerin yerleşim bölgelerini işgale yönelen saldırıları nedeniyle tamamen bozulmuştur.
İsrail’in Suriye’de devam eden saldırıları, gelişen yeni durumdan sonra daha da artmış, Golan’dan sonra bölgedeki işgalini genişletmiş ve Suriye özelinde de Türkiye’yle tamamen ters düşerek anlaşmazlık had safhaya varmıştır.
İsrail saldırılarıyla Türkiye’ye de mesaj veriyor
İsrail; İran’ın Suriye’deki etkisi tamamen ortadan kalksa da hala kendine olan tehdidin devam ettiği bahanesiyle saldırılarını devam ettirmiş, Suriye’nin Güney Batısında işgal ettiği toprakları genişletmiş, Şam’a 20 Km. mesafeye kadar gelmiştir.
İsrail, bölgedeki Dürzi azınlığı da desteklemekte, onların Suriye’nin yeni yapısı ve yönetiminde, kendisine müzahir bir kesim olarak yer almasını arzu etmektedir. Ayrıca Laskiye-Tartus bölgesindeki Nusayrilerin de yine kendilerine müzahir bir yapıda olması için politika yürütmekte, SDG/PKK/PYD’yle, ABD’nin de desteğiyle dayanışma ve iletişim içinde hareket etmektedir.
İsrail, Suriye’de Esat döneminden kalan tüm askeri malzeme, araç ve gereci imha etmiş, kendi kullanma potansiyeli dışında kalan üslerin de neredeyse tamamına yakınını hava saldırılarıyla tahrip ederek kullanılamaz hale getirmiştir.
Bu kapsamda Türkiye’nin konuşlanması muhtemel, başta T-4 (Tiyas) olmak üzere, Şam, Hama ve Humus kentlerinde bulunan ve askerî üs ve tesisler de en son saldırıya uğrayan yerler olmuştur. MSB tarafından, Türkiye’nin Suriye’de üs teşkil edeceği haberine itibar edilmemesi ifade edilmişse de İsrail’in bu konudaki açıklamaları böyle bir çalışmanın varlığına işaret etmektedir.
İsrail Savunma Bakanı son saldırıdan sonra yaptığı açıklamada, bunun “geleceğe dair bir uyarı” olduğunu söylemiş ve “Suriye Cumhurbaşkanı Culani’yi (Şara) uyarıyorum, İsrail düşmanı güçlerin Suriye'ye girmesine ve güvenlik çıkarlarımızın tehlikeye atılmasına izin verirseniz çok ağır bir bedel ödersiniz" demiştir.
İsrail’in Türkiye’yi, Suriye’de İran’ın yerini alan ve tehdit olma potansiyeli olan bir rakip olarak gördüğü, son saldırılardan ve Savunma Bakanının ifadelerinden, Türkiye’nin Suriye’de genişleyen askeri varlığından da rahatsızlık duyduğu anlaşılmaktadır. Bu durum, Netenyahu’nun Trump’la yaptığı görüşmedeki “Suriye’nin, Türkiye dahil hiç kimse tarafından İsrail’e saldırmak için bir üs olarak kullanılmasını istemiyoruz” ifadesinde de açıkça görülmektedir.
Bir kaynağa göre İsrail’in, Suriye'de 'yabancı güçlerin' konuşlanmasında herhangi bir değişiklik olmasını, özellikle Türkiye'nin üs kurmasını” kırmızı çizgi ihlali” saydığını ve bunun güvensizliğe yol açacağını belirten bir ifadesi de bulunmaktadır.
Trump-Netenyahu görüşmesindeki mesajlar
Türkiye ve İsrail’in Suriye'deki yönetim konusunda anlaşmazlık yaşadığı bilinen bir gerçektir. Türkiye; Suriye yönetimiyle görüşerek, yeni yapılanma ve güvenlik konularında istişarede bulunurken, İsrail'in, kendisine tehdit olarak gördüğü PKK/SDG ile yakın ilişkiler kurmasından, Suriye’de rol kapmaya çalışmasından ve kendisine tehdit olacak şekilde hareket etmesinden rahatsızlık duymaktadır.
İsrail ise, Türkiye’nin Suriye’deki etkinliğinden rahatsızlık ve endişe duyduğu için, Trump’la daha yeni görüşmesine rağmen, Türkiye’nin Suriye’de etkinleştiğini ve onunla çatışma ihtimali olduğunu görmüş, bunun önlenmesi için görüşme yapmak üzere Netenyahu, yine alel acele ABD’ye gitmiştir.
Netenyahu görüşme sonrasındaki açıklamalarında, Türkiye’yle ilişkilerinin kötüleştiğini, Trump’ın iki ülke arasındaki muhtemel bir çatışmayı önleyebileceğini ve bunun nasıl olabileceğini konuştuklarını belirtmiştir.
Trump ise, Türkiye’ye karşı övgü dolu sözler kullanmış, Netanyahu’ya da “Türkiye ile yaşanan bir sorun varsa çözebiliriz ama İsrail’in mantıklı olması lazım. Bir sorun istemiyorum” ifadesini kullanmış, Türkiye’yle daha önce yaptığı işbirliklerini anlatmış, ancak Rahip Brunson olayını hatırlatmaktan da geri kalmamıştır.
Trump’ın Türkiye’ye sıcak mesajlarında ve ifadelerinde onu gücendirmemeye özen göstermesi dikkat çekmiştir. Bu davranışının, ABD’nin yeni dönemde PKK/PYD’yi Suriye’de kalıcı bir güvenlik gücü olarak tanıyabileceğinin ve Türkiye’den başka isteklerde de bulunduğunun/bulunabileceğinin bir işareti olarak görülmesi mümkündür. Trump, İran'ın nükleer anlaşmayı reddetmesi durumunda gerekirse askeri seçeneğe yöneleceklerini ve askeri hamleye İsrail'in de katılacağını açıklamıştır. Bu harekât için Türkiye’yle işbirliği yapmak istemesi de muhtemeldir.
Görüşmedeki atmosfere bakıldığında Trump’ın Türkiye’ye karşı, Brunson olayını hatırlatması hariç, övgü dolu sözlerine karşılık, Netenyahu’ya, özellikle kontrol dışı davranışlarını kısıtlayıcı, daha çok uyarı, hatta tehdit mahiyetinde ifadelerde bulunduğu söylenebilir. Ancak Trump’ın ön görülemez olduğu ve ona karşı ihtiyatlı davranılması gerektiği sürekli akılda tutulmalıdır.
Çatışmasızlık anlayışı ön planda
Hem Türkiye’nin hem de İsrail’in, Suriye’de karşılıklı bir çatışmadan kaçınmaya özen gösterdikleri anlaşılmaktadır. Çatışmanın önlenmesi için, her iki ülkenin de iyi ilişkiler içinde olduğu Azerbaycan arabuluculuğunda görüşme yapılmış ve bu konuda bir “çatışmasızlık mekanizmasının” oluşturulması hususunda mutabık kalınmıştır. Her iki ülke de teknik mahiyette yapılan bu görüşmelere devam edileceğini açıklamıştır.
Türkiye yaptığı açıklamada, “Suriye'de sadece İsrail ile değil herhangi bir ülkeyle çatışma niyetimiz yok, bize saldırmayan hiçbir ülkeye açıktan saldırmayız. Komşu bir ülkede bize de zararı dokunacak bir istikrarsızlık alanı çıkıyorsa, buna da seyirci kalamayız, başta diplomatik adımlar olmak üzere adımlarımızı atarız" demiş, İsrail de "İsrail Suriye’de Türkiye ile karşı karşıya gelmek istemiyor. Ancak kendimizi savunmak için gerekirse harekete geçmekten çekinmeyiz” açıklamasında bulunmuştur.
Suriye yönetimi, meşruiyet kazanmak ve ABD’nin desteğini kaybetmemek, Türkiye ise ABD’nin tepkisini çekmeyerek sorunlarına çözüm sağlayabilmek düşünceleriyle bugüne kadar olan İsrail saldırılarına sessiz kalmıştır. Netenyahu’nun ABD ziyaretinden ve oluşturulan Güvenlik Koordinasyon Mekanizmasından sonra İsrail’in, artık bu şekilde saldırılara tevessül etmesi beklenmemektedir.
***
Her iki ülke de bir taraftan Suriye’de doğrudan karşı karşıya gelmekten kaçınırken, diğer taraftan Suriye’de birbirlerinin etkili olmasını da istememektedir. Türkiye’nin amacı başta kendi güvenliği, Suriye’nin istikrarı ve toprak bütünlüğü, İsrail’in amacı ise, İran tehdidi bahanesiyle yayılmacı emellerine ulaşmaktır.
Türkiye bu konuda, öncesinden var olan kuzey bölgede sağladığı kontrol, bu konuda ÖSO (SMO) ile olan işbirliği ve yeni yönetimle sağladığı yakınlığı ön planda tutmakta, İsrail ise arkasındaki güç olan ABD’ye güvenmektedir. Bu nedenle Türkiye’nin, bir taraftan Trump’ı kollarken, diğer taraftan da İsrail’e dikkat etmesi ve uyanık olması gerekmektedir