ABD’nin, Suriye’de Esat rejiminin yıkılmasına yol açan süreçte etkisinin olduğu, hatta Rusya’yla, bu sürece müdahale etmemesi karşılığında Ukrayna konusunda avantajlı çıkacağına ilişkin üstü kapalı bir mutabakat sağladığı anlaşılmakta, yeni Suriye yönetimi üzerindeki etkisinin de oldukça güçlü bir şekilde devam ettiği bilinmektedir.
Türkiye’nin de bu süreçte kolaylaştırıcı bir rol oynağı, Suriye’deki değişim ve yeniden yapılanma konusunda Suriye geçici yönetimiyle yakın işbirliği içinde olduğu ve yönetime gerekli her türlü desteği verdiği, vermeye de devam edeceği, Şara’nın Türkiye ziyareti de dahil, bugüne kadar cereyan gelişmelerden anlaşılmaktadır.
Ancak Suriye yeni yönetiminin bazı davranışlarının, Türkiye-Suriye arasındaki bu işbirliği ve yakınlığın samimiyeti üzerinde bazı şüpheler yarattığı görülmektedir.
PKK/PYD/YPG/SDG’nin durumu
Türkiye’nin bu örgütün durumu hakkındaki beklentisi, devam eden çözüm süreci de dikkate alınarak, örgütün silahlarını bırakması ve kendisini feshetmesidir. Suriye yönetiminin beklentisi de ülkedeki diğer silahlı gruplar gibi kendisini feshetmesi ve yeni yapılanmakta olan ordunun içine katılması, ülkede Suriye ordusundan başka hiçbir silahlı grubun bulunmamasıdır. Her iki ülkenin ortak bir amacı da ülkede terör örgütlerine yer olmadığı yönündedir.
Beklentiler böyleyken, Suriye yönetimiyle SDG arasında, SDG’nin Suriye yeni yönetimi ve ordusuna entegrasyonuna ilişkin bir toplantı yapıldığı ve bu konuda kararlar alındığı ve mutabakat sağlandığı açıklanmıştır. Bu mutabakata göre;
-SDG ve özerk yönetim altındaki güvenlik kurumlarının, ulusal gücün birleştirilmesi ve güçlendirilmesi amacıyla Suriye ordusunun yapısına dâhil edilmesi,
- Kuzeydoğu Suriye’deki devlet hizmet kurumlarının yeniden faaliyete geçirilmesi ve temel hizmetlerin sunulmasının yanı sıra, bölge halkının yaşam standartlarının iyileştirilmesi,
- SDG ve Kuzeydoğu Suriye bölgesinden yabancı savaşçıların çekilmesi,
- Suriye hükûmeti ile koordinasyonun artırılması ve ulusal meselelerde daha sık toplantılar düzenlenmesi,
- Mültecilerin ve yerinden edilen kişilerin, kendi şehirlerine ve köylerine geri dönüşünün kolaylaştırılması için gerekli koşulların sağlanması ve Suriye topraklarının birliğinin korunması kararlaştırılmıştır.
Toplantı sonunda SDG temsilcileri, Cumhurbaşkanı Ahmed El-Şara’nın görevine başlaması dolayısıyla kendisine tebriklerini iletmişler ve Kuzeydoğu Suriye’ye resmi bir ziyaret için davet göndermişlerdir.
Bu duruma göre YPG’nin bütünlüğünü muhafaza ederek bulunduğu bölgede kalacağı, ancak kâğıt üzerinde bir bütün olarak Suriye Devlet Ordusu içinde gösterileceği, göstermelik olarak Irak’tan gelen bir kısım PKK’lıların geldikleri yerlere gidecekleri, PYD’nin de siyasi yapısını muhafaza edeceği anlaşılmaktadır. Bu mutabakattan ve Şara’yı tebrik edip bölgelerine resmi ziyaret için davet etmelerinden, şimdilik adının telaffuz edilmeyeceği bir özerk yönetimin varlığının tescil edildiği, Suriye yeni yönetiminin de istemeyerek de olsa, ABD’nin baskısıyla bu durumu kabul ettiği sunucu çıkmaktadır. SDG’nin Merkezi yönetimle petrol anlaşması yapması da fiili özerkliği teyit etmektedir.
Türkiye’nin arzu etmediği bu gelişen durum için Suriye yönetiminin Türkiye’yle istişarede bulunmaması, ilişkileri sorgulanacak bir duruma getirebilir.
Suriye yönetiminin Yunanistan ve GKRY’le ilişkileri
Türkiye ile Libya arasında Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası imzalanması Yunanistan ve GKRY’ni endişelendirmiştir. Türkiye-Mısır ilişkilerinin normalleşmesi ve kısa bir süre önce de Suriye’de Baas rejiminin çökmesiyle Türkiye lehine gelişmelerin yaşanması, Türkiye’nin Mısır ve Suriye’yle de benzer anlaşmalar yapması ihtimalini arttırmış, bu durum, Yunanistan ve GKRY’de ciddi rahatsızlıklara yol açmıştır.
Bu endişeyle Yunanistan, Suriye’de rol kapıp Türkiye’nin önünü kesme yönünde girişimde bulunmak istemiş ve Yunan Dışişleri Bakanı bu ayın başında Şam’a bir ziyaret gerçekleştirerek Suriye Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı’yla bir araya gelmiştir.
Bu ziyarette Yunanistan, BMGK dönem üyeliğinin ağırlığını da kullanarak Suriye’nin istikrar ve refahını teşvik edeceğini, birliğini, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü destekleyeceklerini belirtmiştir. Özellikle tedirgin oldukları, Uluslararası Deniz Hukuku da dahil olmak üzere uluslararası hukuka saygı gösterilmesinin, buna uyulmasının ve iki ülke arasında güven tesisinin önemine değinmiştir.
GKRY Dışişleri Bakanı da geçen hafta aynı amaçla Suriye Cumhurbaşkanı’nı ziyaret etmiş ve ziyarette aynı hususları dile getirmiştir.
Türkiye’nin, Suriye’yle bir Deniz Yetki Alanı Anlaşması yapmak için uygun zaman ve ortam bulmaya çalıştığı bir durumda, Yunan-Rum ikilisinin her zaman olduğu gibi Türkiye’nin önüne kesmeye çalıştığı görülmüştür.
Bu girişimlerin yine ABD’nin telkinleriyle gerçekleştirildiğinden şüphe yoktur. Çünkü ABD şirketlerinin, Mısır, İsrail, Gazze, Lübnan, Suriye, Kıbrıs arasında kalan sahadaki (Doğu Akdeniz) enerji kaynaklarının işletilmesinde ve Avrupa’ya naklinde, bu ülkelerle işbirliği yaptığı, bir zamanlar Türkiye’nin bu bölgedeki girişimlerine de engel oldukları bilinen bir gerçektir.
Suriye yönetimine, kendi çıkarlarının da söz konusu olduğu bu konunun hukuki yönleriyle birlikte izahında ve hatırlatılmasında geç kalınmamalıdır. Umarım bu konuda da hayal kırıklığına uğranmaz.
Bu arada GKRY ile Mısır arasında bir hidrokarbon ticareti anlaşması imzalanmış olup, buna KKTC tepki göstermiş ve Kıbrıs Türkü'nün taraf olmadığı ve onay vermediği bu anlaşmanın hiçbir hükmünün olmadığını ve geçersiz olduğunu bildirmiş, Türkiye Millî Savunma Bakanlığı da bunu destekleyen bir açıklamada bulunmuştur.
TIR’lara vergi ve vize ücreti uygulamaları
Suriye Yönetimi’nin, Türkiye’den Suriye’ye giden TIR’lar için yüksek meblağda gümrük vergisi uygulaması, ancak yapılan görüşmelerle bunun bir miktar geri çekilmesi de iki ülke arasındaki güven ve işbirliğinde sıkıntılar çıkabileceği yönünde bir algı yaratmıştır.
Tam bu konu kısmen de olsa yoluna girmişken, bu sefer de Suriye’ye gidişler için 3 aylık vize uygulamasına başlanması ve bundan 150 ABD doları ücret alınmasıyla, bu uygulamada ülkeler arasında ayırım yapılmasıyla ve ne yazık ki bu uygulamaya Türkiye’nin de dahil edilmesiyle karşı karşıya kalınmıştır.
***
Bütün bu konular alt alta getirildiğinde, Suriye’yle ilişkilerin ne söylendiği ne de beklendiği gibi iyi gitmediği anlaşılmakta ve ilişkilerin bir stres testine tabi tutulmasını gerekli kılmaktadır. Bu konuda gecikmeksizin gerekli girişimlerin yapılması ve tedbirler alınması çıkarlarımız ve güvenliğimiz için önem arz etmektedir.