Trump’ın II. Dünya Savaşından sonra oluşturulan uluslararası sisteme, uluslararası hukuka, ticaret hukukuna, savaş hukukuna, adalet sistemine ve insan haklarına tamamen aykırı ve bunları hiçe sayan tehdit esaslı söylem ve girişimleri devam etmektedir.
Bu girişimlerin, artık dünyada oyun kurucu olma isteğinin çok ötesinde, hiçbir kural tanımayan dünyanın kabadayısı denebilecek düzeye geldiği görülmektedir.
Bu duruma dünyadaki tüm kurum ve kuruluşların ve bundan zarar gören ülkelerin birlikte karşı koymaması durumunda düzensizliğin, kural ve hukuk tanımamanın, insan haklarının, hatta insanlık dışı uygulamaların alışkanlık ve kural haline gelerek dünyanın bir düzensizliğe evirilebileceği dikkate alınmalıdır.
Bu durumun farkına varan, bundan doğrudan veya dolaylı zarar gören ülke, kurum ve kuruluşların bir kısmının bu girişimlere karşı tepki vermeye başladıkları, bir kısmının da olayları takip ederek verecekleri tepkileri planladıkları görülmektedir.
Gazze’nin boşaltılma ısrar
Trump, Netenyahu’nun ABD’yi ziyaretinden sonra da devam ettirdiği söyleminde henüz bir değişiklik yapmamış, hatta arkasında durduğunu beyan etmiş, sadece tepkilerin gittikçe arttığını görerek, şu anda Gazze konusunda bir müzakere olmadığını, bir şey yapmak için aceleleri olmadığını, 50 yılı aşkın bir süredir bu bölgede gerilimin devam ettiğini, amaçlarının bölgede istikrar görmek olduğunu söylemiştir.
Trump, Gazze’yi bir yıkım sahası olarak gördüğünü ve düzeltilmesi gerektiğini, bölgeden ayrılan Filistinlilerin Orta Doğu’daki diğer ülkelerdeki güzel alanlara yerleştirilebileceğini tekrarlamıştır. Gazze’yi sahiplenmeye kararlı olduklarını vurgulayarak, yeniden inşasında, bazı bölümlerinin kendi himayeleri ve kontrolünde Orta Doğu'daki diğer devletlere ve başkalarını da verilebileceğini ifade etmiştir.
Ayrıca yapılacak inşaatın parasının da “onların çok paraları var” diyerek Suudi Arabistan ve zengin körfez ülkeleri tarafından karşılanacağını ifade ederek, planlarını bedavaya getirmeye çalıştıkları da gözden kaçmamıştır.
Trump, şimdi de İsrail ateşkese uymadığı için esir takasına ara veren Hamas’ı, sanki az yapmışlar gibi, ateşkesi iptal edip, Gazze’de kıyamet koparmakla tehdit etmiştir.
ABD’nin iki devletli çözüm konusunda yapılan anlaşmayı göz ardı ettiği görülmekte, Batı Şeria’daki Filistin topraklarının İsrail tarafından işgaline ses çıkarmamasından da ABD ve İsrail’in iki devletli çözümü artık birlikte kabul etmediği anlaşılmaktadır.
ABD’den rüzgârı arkasına alarak dönen Netenyahu daha da cesaretlenmiştir. İsrail, ABD desteğinin gittikçe artmasından memnun olup, sürgün planını ve Gazze’ye çökülmesini desteklemekte ve ABD’den aldığı güçle sağa sola sataşmaktadır. Netenyahu, S.Arabistan’ın tepkisine karşılık “Filistin Devletini çok istiyorlarsa kendi topraklarında kursunlar, onların geniş toprakları var” demiş, Savunma Bakanı da “İsrail’i suçlayan İspanya, İrlanda, Norveç ve diğerleri, Gazzelileri kendi topraklarına alsınlar.” diyecek kadar da ileri gitmiştir.
İnsanlık dışı katliam ve soykırımla nüfusu azaltılan, baskıyla ve çaresizlikle göçe zorlanan Filistinliler yok sayılmaktadır. Konu artık, yıkımı İsrail’e yaptırılan, inşa masrafı başkalarına yüklenen, ancak kendilerine rant sağlayan, tatil beldesi bir Gazze’ye ve Filistinsiz bir Ortadoğu’ya dönüştürülmektedir.
ABD İsrail’in güvenliği, İran’a karşı yürütülecek politikalar başta olmak üzere, Ortadoğu’nun şekillenmesi ve bölgedeki ortak çıkarları nedeniyle İsrail’i kendi kalesi olarak görmektedir. Bu kapsamda Trump, bir jest olarak Netenyahu’nun ziyaretine denk getirdiği günde 7,4 milyar dolarlık yeni bir silah satışına onay vermiştir.
Tepkiler artıyor
Türkiye Trump’ın Gazze planının kabul edilemez olduğunu beyan etmiştir. Doğal olarak buna Hamas da tepki göstermiştir. Filistinlileri göçmen olarak almaları istenen Mısır ve Ürdün başta olmak üzere S.Arabistan ve BAE’leri de tepki vermekte ve bu planın kabul edilmesinin mümkün olamayacağını ifade etmektedir.
ABD’nin planlarından biri de İsrail-S.Arabistan’ın arasını düzelterek onları müttefik durumuna getirmektir. Bu durum İran’a karşı yürütülecek politika için önemlidir. Ancak Filistin konusuna makul bir çözüm getirilemezse, S. Arabistan’ın bağımsız bir Filistin devleti konusuna daha fazla sahip çıkacağı, hatta İran’ın bölgede desteklediği unsurlara da yeniden bir fırsat alanları doğacağı beklenmektedir.
Trump'ın Gazze'deki Filistinlilerin civar ülkelere yerleştirilmesi ve ABD'nin Gazze'yi yönetmesi planı, çevre ülkelerde kriz yaratmış olup, bu konuda acil olarak bir Arap Zirvesi yapılacağı duyurulmuştur. Ev sahipliğini Mısır’ın yapacağı bu zirvenin 17 Şubat 2025’de Kahire’de, Arap Birliği Genel Sekreterliği ve dönem başkanı Bahreyn ile koordinasyon içinde düzenleneceği Mısır Dışişleri tarafından belirtilmiştir. Bu kapsamda Mısır Dışişleri Bakanı Washington’a giderek Trump yönetiminin üst düzey yetkilileri ve Kongre üyeleriyle görüşmelere başlamıştır.
Trump-Ürdün Kralı görüşmesinde, Trump Filistinlilerin Gazze’yi boşaltması ve Mısır ve Ürdün’e yerleştirilmesi planını tekrarlamış, bu ülkelerden belirli bir ölçekte toprak parçası alarak buralara yerleştirilecek demiş, Batı Şeria’nın İsrail tarafından ilhakı için de “o iş olacak” sözünü kullanmıştır.
Ürdün Kralı da Gazze'de ve Orta Doğu'da barışa ulaşılabilmesi için ABD Başkanı Donald Trump'ı destekleyeceğini, onu Orta Doğu'yu istikrara kavuşturabilecek biri olarak gördüğünü ve kendisinin de ülkesi için en iyi planı yapmak zorunda olduğunu ifade etmiş, bu konuda diğer Arap ülkeleri ve Mısır’ın görüşlerinin bekleyeceğini sözlerine eklemiştir. Görüşmede temkinli davranmaya çalışsa da ABD yardımlarına ihtiyacı olduğu ve baskıya fazla direnemediği için geri adım attığı anlaşılmıştır.
Trump’ın Gazze, Filistin, siyaset, ekonomi ve ticaret alanlarında ortaya koyduğu planlar ve tehdit dolu söylemler müttefiklerinde de tedirginlik yaratmıştır. AB ve muhatap ülkelerin tepki gösterdiği, önleyici ve karşı tedbirler aldıkları görülmektedir.
ABD ve İsrail’in asıl hedefi İran olup, iki lider birlikte İran’a karşı bir yol haritası oluşturmuş ve Trump, nükleersiz bir İran için “İran’a azami baskı” kararnamesini imzalamıştır.
Trump’ın, Netanyahu için yakalama kararı çıkaran Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne yaptırım öngören başkanlık kararnamesi imzalaması da onun ne kadar hukuk dışına kaydığının bir işareti olarak görülmelidir.
***
Trump’ın bir güç zehirlenmesi yaşadığı, birçok konunun baskı ve zorlamayla gerçekleşmesinin ABD’nin kendi güç sınırlarını zorlayacağı ve kendisine de zarar verecek bir duruma dönüşebileceği, bu davranışının tüccar zihniyetinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Pazarlığa yüksek seviyeden başlayıp, daha ileriye götüremeyeceğini anladığında pazarlığı sonuçlandırmaya yöneldiği söylenebilir.
Nitekim bunu Kolombiya’yı önce vergi ile tehdit ettikten sonra oldukça yüzeysel bir anlaşma yapmasından, Kanada ve Meksika’da da benzer durumlar yaşanmasından anlamak mümkündür. Meydanı boş bırakmamak gerekir.