Osman DOST
Uzun süredir ülkemiz ekonomik, sosyal ve kurumsal anlamda ciddi bir bunalımın içinde. TÜİK verileri her ne kadar olumlu bir tablo çizmeye çalışsa da, sahadaki gerçeklerle bu veriler arasında büyük bir uçurum olduğu artık halkın tamamı tarafından hissediliyor. Maaşlar erimiş, geçim derdi büyümüş, alım gücü neredeyse yok olmuş durumda. Özellikle işçi, memur ve emekli kesimi her geçen gün daha da ağırlaşan bir hayat pahalılığıyla mücadele ediyor. Ülkenin dört bir yanında yaşayan insanların neredeyse %80’i ekonomik sıkıntılarla boğuşurken, çözüm için gözler artık muhalefet partilerine çevrilmiş durumda.
Toplumun büyük çoğunluğu, iktidarın yıllardır sürdürdüğü plansız ve günü kurtaran yönetim anlayışının artık tükendiğini düşünüyor. Bu nedenle muhalefet partilerinin sadece eleştirmekle yetinmeyip, iktidara geldiklerinde uygulayacakları kapsamlı projeleri ve politikaları halkla şeffaf şekilde paylaşmaları büyük önem taşıyor. Halk, artık soyut vaatlerden değil, somut adımlardan ilham almak istiyor. Umut arıyor, vizyon görmek istiyor.
Ekonomik dengelerin bozulduğu bu süreçte, öncelikli olarak yeniden yapılandırılmış ve etkin bir Devlet Planlama Teşkilatı kurulması gerekiyor. Yeni yatırımların bu kurumun koordinasyonunda, ihtiyaç ve aciliyet sırasına göre belirlenmesi; atıl halde bırakılan projelerin ise revize edilerek ekonomiye yeniden kazandırılması toplumun beklentileri arasında yer alıyor.
Kamu personeli açısından da ciddi bir reform şart. Son yıllarda liyakatten uzak, şişirilmiş kadroların yerine uzmanlık alanlarında kalifiye personelin istihdam edilmesi ve verimliliği artıracak yeni bir personel politikası geliştirilmesi bekleniyor. Halk, torpilin değil, ehliyetin esas alınmasını istiyor.
Eğitim politikaları da yeniden ele alınmalı. Taşımalı eğitimin sona erdirilerek köy okullarının yeniden açılması, çocukların kendi yaşam alanlarında sağlıklı bir eğitim alabilmeleri açısından kritik bir adım olacaktır. Bu bağlamda her köye bir öğretmen, bir umut yeniden doğabilir.
Tarımsal üretimin canlandırılması ise yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda stratejik bir meseledir. Köylerde ziraat mühendislerinin, veterinerlerin ve kimya mühendislerinin görevlendirilmesiyle hem üretimin kalitesi hem de köylünün refahı artırılabilir. Tarım yeniden milli bir politika haline gelmeli, çiftçi yalnız bırakılmamalıdır.
Bölgeler arası gelir dağılımındaki adaletsizlik ise ülkenin kronik sorunlarından biri olmaya devam ediyor. Gelişmiş bölgeler ile geri kalmış bölgeler arasındaki uçurum, yeni nesillere umut değil umutsuzluk aşılıyor. Bu dengesizliğin giderilmesi için bölgesel kalkınma projeleri, yerel istihdam politikaları ve altyapı yatırımlarıyla desteklenen bütüncül bir program geliştirilmelidir.
Kısacası, halk artık laf değil iş, vaat değil proje görmek istiyor. Umudunu yitirmiş milyonlar için siyaset yeniden bir umut kapısı olabilir. Yeter ki bu umut, sadece sözde kalmasın. Toplumu ayağa kaldıracak, geleceğe dair umutları yeşertecek kapsamlı, uygulanabilir ve şeffaf projeler kamuoyuna açık biçimde sunulmalı.
Çünkü artık sadece muhalefetin değil, halkın da zamanı daralıyor...