Mustafa BALBAY

Tarih: 07.10.2025 22:31

Meclis zemini!

Facebook Twitter Linked-in

 

21 Ekim 1999’da alçakça bir saldırıyla aramızdan koparılan Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, Siyaset Bilimi kitabında Meclis’in birleştiriciliğini şöyle özetler:

 

Ülkenin rejimine en uzak kesimlerinin bile sorunların çözüm yerinin Meclis olacağını düşünebilmesi, Meclis’in çare yeri olduğunu hissedebilmesi gerekir.

 

Bu anlamda Meclis zemini ülke bütünlüğü açısından da son derece önemlidir. Ülke bütünlüğü sadece toprak bütünlüğü değildir.

 

Türkiye’de rejim o hale geldi ki iktidar açısından neredeyse şu iki hedef özdeş durumda:

 

Terörsüz ve CHP’siz bir Türkiye!

 

İktidarın kendisi gibi düşünmeyen herkesi “terörist” ilan ettiği dikkate alınırsa, terörsüz Türkiye hedefinin de geniş anlamda muhalefetsiz bir Türkiye’ye evrilme durumu yadsınamaz.

 

***

 

1 Ekim’de CHP’nin Erdoğan’ın konuşma yapacağı açılış oturumuna ve resepsiyona katılmama kararının sonuçları günlerdir konuşuluyor. CHP’nin tavrı pek çok gerçeğin de su yüzüne çıkmasına neden oldu.

 

İktidarın terörsüz ve CHP’siz Türkiye hedefinin ikisine birden hizmet edecek bir arayışa girdiğini de gördük. Bir fotoğraftan onlarca anlam çıkarmak Aziz Nesin’lik bir tablo. Oysa sistem bir nebze normal işlese, partiler arası diyalog doğal seyrinde devam etse, son derece olağan bir fotoğraf.

 

 

You might be interested

vevobahis1316.com

 

Sonrasında yapılan açıklamalar ışığında o fotoğraflar için şöyle bir tanımlama yapabiliriz:

 

Ruhen fotomontaj!

 

Özellikle Meclis Başkanlığı’na duyulan saygı çerçevesinde oluşan tabloya “Cumhur İttifakı genişliyor”dan, “CHP yalnızlığa itiliyor”a kadar uzanan anlamlar yüklemek siyasetin sürüklendiği çıkmazın da fotoğrafı.

 

Herkes böyle gitmeyeceğini görüyor, nasıl gideceğini göremiyor!

 

1 Ekim’in üzerindeki bir başka gölge de “meşruiyet” tartışmasıydı. ABD büyükelçisi, “Erdoğan’ın istediği meşruiyetti, biz de bunu ona verdik” diye özetlenebilecek bir açıklama yaptı. Muhalefet buna tepki gösterince Erdoğan, Meclis kürsüsünden asıl meşruiyet zeminin Meclis olduğunu, millet olduğunu vurguladı durdu. Biz de dinlerken şöyle düşündük:

 

Heey Atatürk ne kadar büyüksün. “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir” sözünü öyle ya da böyle bir asır sonra bile herkese söyletiyorsun!

 

***

 

Yelpazeyi biraz açalım. Gözlerimizin Muhittin Böcek’i aradığı Antalya Kitap Fuarı’nda Akdeniz Üniversitesi’nden bir grup akademisyenle Filistin ve Suriye’deki gelişmeleri irdelerken şunu anımsattılar:

 

Bu konuları konuşurken Erdoğan’ın, “Ben Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanıyım” sözünü hiçbir zaman unutmamak gerek!

 

Konunun sadece parlamento zemininde sağlanacak birlik boyutunu ele alırsak Gazze’de yaşananların bir nedeni de Filistin’in birlik olamaması. Gazze ve Batı Şeria ayrı zeminde. En son 2015 yılında yapılan seçimlerle oluşan yapı iki tarafın da kabulü değil.

 

 

 

Çok acı ama Suriye de benzer yolda. Suriye’de seçimler yapıldı. Halk Meclisi’nin 210 üyesinden 70’ini doğrudan Şara atayacak. 140’ı da 6 bin kadar aday içinden seçildi ama Kürtlerin, Alevilerin ve Dürzilerin seçim sonuçlarını tanımadığı bilgileri var. Zaten Kürtlerin ve Dürzilerin yaşadığı illere sandık konmadı. Böylece ayrılığın derinleşmesine neden olabilecek bir çatlak, seçim yoluyla fay hattına dönüştü.

 

Vurgulamak istediğimiz o ki Mustafa Kemal’in kurduğu Meclis’in temellerinin ne kadar sağlam olduğu bir asır sonra bile yaşanarak görülüyor.

 

Atatürk, Meclis zemininde yine bugün de güncel olan kapı gibi bir sözcük daha üretti:

 

Yurttaşlarım!

 

Demokrasi kurumlar, kurallar ve kavramlar üzerinde oturur


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —