Mustafa BALBAY

Tarih: 09.10.2025 22:38

Nadir toprak elementleri!

Facebook Twitter Linked-in

 

Sanayi Devrimi’nde kömür, demir, çelik neyse bugünün iletişim devriminde nadir toprak elementleri o!

 

ABD’nin Rusya’yla yaptığı, “Ukrayna’nın üstü senin altı benim olsun. Nadir toprak elementlerini ben çıkarayım” pazarlığının ardından Trump’ın Erdoğan’la görüşmesinde Eskişehir’deki rezervlere göz dikmesiyle konu Türkiye kamuoyunun da gündemine girdi.

 

Biz Türkler bilinen geçmişiyle 10 bin yıllık tarım devriminin içinde yer aldık. Eti kurutmayı, yoğurdu insanlığa armağan ettik. Üç asırlık Sanayi Devrimi’nin montajcısı olarak sahne aldık. İçinden geçtiğimiz iletişim devriminin müşterisiyiz!

 

Bu devrimin içinde yer alabilecek miyiz?

 

Mevcut eğitim sistemiyle çok zor!

 

***

 

Nadir toprak elementleri dünya gündemine 21. yüzyılla birlikte girdi ama Türkiye gündemine henüz gerçek anlamda girdiği söylenemez!

 

Her şey bir yana bu konuda neyimiz var neyimiz yok onu bile bilmiyoruz.

 

Yabancıların ilgisiyle tanış olduğumuz bu kavramın içini doldurabilmek için öncelikle araştırma geliştirme çalışmalarının olması gerekir. Henüz bu konuda kapsamlı bir çalışma yok. Madencilik alanında etkin faaliyet yürüten kimi kurumların yöneticileriyle yaptığımız görüşmeler bizi üzdü ama şaşırtmadı.

 

e-Faturalı Ön Muhasebe Programı70.000'den Fazla Mikro İşletmenin e-Fatura ve Ön Muhasebe TercihiLogo İşbaşı

 

Önce önümüzdeki dönem adını daha fazla duyacağımız nadir toprak elementlerinden bazılarının adlarını ve kullanım alanlarını sıralayalım:

 

Skandiyum (havacılık bileşenleri, buhar lambaları), Hriyum (lazerler, mikrodalga filtreleri), lantan (kamera lensleri, pil elektronları), promedyum (nükleer piller), samaryum (nötron yakalama, mıknatıslar), iterbiyum (kızılötesi lazer, kimyasal indirgenler)...

 

Liste uzayıp gidiyor.

 

Bu elementlerin gerek rezervinde gerekse üretiminde başı Çin çekiyor.

 

Amerika Jeolojik Araştırıma Kurumu (USGS) verilerine göre üretim sıralaması oransal olarak şöyle:

 

Çin yüzde 68, ABD 12, Burma 10, Avustralya 5, Tayland 2, Hindistan 0.8, Rusya 0.7.

 

Bilinen rezerv oranları da şu şekilde sıralanıyor:

 

Çin yüzde 40, Vietnam 20, Brezilya 19, Rusya 9, Hindistan 6, Avustralya 5, ABD 2.

 

Türkiye bu alana o kadar yabancı ki bu yazıyı yazarken “nadir toprak elementleri” dediğinizde “nadir” sözcüğünün baş harfini büyük yazıyor. Nadir olsa olsa bir insan adıdır diye düşünüyor akıllı aygıt!

 

***

 

Türkiye’nin bu konuları hakkıyla konuşabilmesi için önce bilinen madenlerine nasıl baktığını dikkate almak gerekir.

 

En somut örnek bor madeni. Dünyanın en büyük rezervi bizde ama tonunu 360 dolara satıyoruz. İşlendi mi değil kilo, gramla!

 

Maden kaynaklarına sahip olmak kadar onu işleme gücüne ve beynine de sahip olmak gerekir.

 

AKP iktidarı çevreleri yıllarca şu yalanı yaydılar:

 

Lozan’ın gizli maddeleri var. Orada madenlerimizi işletemeyeceğimiz yazıyor. 100. yıl dolunca tüm gizli maddeler açıklanacak.

 

100 yılın üzerinden iki yıl geçti, gerçek şu:

 

AKP gelene dek 2000’in altında olan toplam maden ruhsatı bugün 400 bine ulaştı. Yanlış okumadınız iki binden dört yüz bine! Rezervlerin çoğu yabancı tekellere ya da onlarla ortak olanlara verildi. Altın, gümüş gibi değerli madenler de dahil olmak üzere kamunun payı net olarak açıklanmamakla birlikte yüzde 2!

 

Üstelik iktidar maden-doğa denkleminde hep madenlerden yana tavır koyuyor!

 

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in konuyu bütün boyutlarıyla gündeme taşımasını önemsiyoruz.

 

Önceliğin insan ve doğanın korunması olduğu bir denklemle maden üretimini ne yazık ki kurumlaştıramadık!


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —